© Yeni Arayış

Komisyon kuruluyor sorular çoğalıyor

Türkiye yine aynı hataları tekrarlıyor gibi. Ve galiba yine dağ fare doğuracak.

Kapsayıcı olmayan, yasaya dayanmayan, toplumsal meşruiyeti inşa etmeyen, tek taraflı bir komisyonla barışa, çözüm sürecine ya da demokratikleşmeye dair gerçek bir adım atılması oldukça zor olacak bir şeydir. Dünyada başarısız örneklerin ortak özelliği, işte tam da bu yanlış tasarım. Türkiye yine aynı hataları tekrarlıyor gibi. Ve galiba yine dağ fare doğuracak.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeni bir komisyon kuruluyor. En azından görünüşte. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un girişimiyle oluşturulmak istenen bu yapının hedefi kamuoyuna “Terörsüz Türkiye” söylemiyle sunulsa da, masaya koyulan yöntem, kapsayıcılık düzeyi ve yasal altyapı ihtiyacı açısından hayli sorunlu bir çerçeve ile karşı karşıyayız.

Geçtiğimiz hafta Meclis’te bu komisyon sürecine dair bir trafik yaşandı. MHP ve CHP genel başkanlarıyla ikinci kez bir araya gelen Meclis Başkanı Kurtulmuş’un ardından, ilk kez MİT Başkanı İbrahim Kalın da Meclis’te grubu bulunan partileri ziyaret etti. Temel amaç, özellikle ana muhalefet partisi CHP’nin komisyona dair çekincelerini gidermekti. Fakat anlaşılan, bu çabalar beklenen uzlaşmayı yaratmış değil.

Meclis Başkanı’nın tüm partilere gönderdiği yazıda, her partinin komisyona kaç vekil bildireceği netleştirilmiş. Ancak bu teknik detayın ötesinde, komisyonun yasal bir çerçeveye dayanmadan, doğrudan Meclis Başkanlığı uhdesinde kurulacak olması ciddi bir sorun. CHP, DEM Parti ve Yeni Yol Partisi'nin komisyonun kanunla kurulması, görev, yetki, işleyiş ve süresinin yasayla ve geniş mutabakatla belirlenmesi talebi dikkate alınmadı.

Bu sadece siyasi partilerin değil, birçok akademisyen, sivil toplum örgütü ve kamuoyunun geniş kesimlerince savunulan bir öneriydi. Yine de iktidarın tercih ettiği yapı, sürecin hem meşruiyetini hem de sürdürülebilirliğini baştan sorgulatıyor.

"Silahsızlanma"ya Daraltılmak İstenen Bir Süreç

Meclis Başkanı'nın komisyonu tanımlarken kullandığı “Terörsüz Türkiye hedefli” ifadesi, komisyonun yalnızca silahsızlanma ekseninde daraltılmak istendiğini açıkça gösteriyor. Bu söylem, hem çatışmanın tarihsel köklerini hem de Kürt meselesinin toplumsal, siyasal ve kültürel boyutlarını sürecin dışına itiyor.

Yani bu, aslında yeni bir çözüm süreci değil; daha çok, çözüm süreci izlenimi yaratılarak dar kapsamlı bir güvenlik eksenli söylemin sürdürülmesi anlamına geliyor. Nitekim, DEM Parti ve CHP bu yapıya tam anlamıyla rıza göstermiş değil. Komisyonun, çözümün değil, bir tür oyalanmanın zemini olması ihtimali, giderek güç kazanıyor.

Komisyonun vekil dağılımı da iktidarın ağırlığını hissettiriyor. AK Parti’ye 21, CHP’ye 10 vekil hakkı verilirken; MHP ve DEM Parti’ye 4’er, İYİ Parti ve Yeni Yol Partisi’ne ise 3’er vekil düşüyor. Meclis’te grubu bulunmayan partilere birer temsilcilik verilmiş. Ancak bu dağılım da yeterince kapsayıcı değil.

Meclis dışı aktörlerin –akademisyenler, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri– sürece dâhil edilmediği bir yapıdan yeterince katılımcı, şeffaf ve çoğulcu olamaz.

Ya da komisyonda Cumhur İttifakı partilerin oylarıyla alınacak kararlar sürecin toplumsal meşruiyeti zayıf kalacaktır. Buna cevaz veren yapıda bir komisyon sürecin ruhuna uygun düşmediği gibi sürecin toplumsal ihtiyaçlarına da   yanıt verilemez.

Türkiye geçmişte de benzer süreçler yaşadı. Ancak her defasında en büyük sorun, sürecin yasal dayanağının olmaması, yürütmenin tek elden ve kapalı biçimde yapılması, muhataplık meselesinin çözülmemesi oldu. Bugün yaşananlar, geçmişin başarısızlıklarında rol oynayan tüm eksiklerin yeniden üretildiğini düşündürüyor.

Üstelik bu süreç, “komisyona bir isim vererek” şekillendirilmeye çalışılıyor. “Terörsüz Türkiye Komisyonu” gibi bir tanım, hem meseleyi sadece güvenlik parantezine sıkıştırıyor hem de tarafsızlık ilkesini zedeliyor. Bu durum, sürece katkı sunmak isteyen kesimlerdeki tereddütleri artırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Toplumda, özellikle Kürt meselesine duyarlı insanlı olmak üzere hayli geniş bir kesimde, iktidara yönelik derin bir güven sorunu var. Bu sadece geçmiş deneyimlerin yarattığı bir travmadan kaynaklanmıyor. Aynı zamanda yeni sürecin neredeyse dokuz aydır gereksiz bir gizlilikle ve kapalı devre yürütülmesi, bu güveni daha da aşındırıyor.

Bu süreçte beklenti, en azından komisyonun kuruluşunda bu güven krizinin aşılmasına yönelik yapıcı adımlar atılmasıydı. Ancak görülen o ki, bu beklenti de boşa çıkıyor.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un hafta sonu Çanakkale’de yaptığı konuşma, komisyonun kısa süreli olacağını ve “Terörsüz Türkiye” hedefiyle çalışacağını vurguladı. Bu açıklama, Cumhur İttifakı’nın sürece dair rotasını çoktan çizdiğini, diğer siyasi aktörlerin ise bu rotaya sadece uymalarının beklendiğini gösteriyor.

Kapsayıcı olmayan, yasaya dayanmayan, toplumsal meşruiyeti inşa etmeyen, tek taraflı bir komisyonla barışa, çözüm sürecine ya da demokratikleşmeye dair gerçek bir adım atılması oldukça zor olacak bir şeydir.

Dünyada başarısız örneklerin ortak özelliği, işte tam da bu yanlış tasarım. Türkiye yine aynı hataları tekrarlıyor gibi. Ve galiba yine dağ fare doğuracak.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER