© Yeni Arayış

İnsan, emeğiyle insandır!

İnsan ve emek arasındaki bütünlüğün sahici bir şekilde anlaşılması büyük önem taşımaktadır. İnsan, emeğiyle insandır.

Bir toplum, emeğiyle hukuka, ahlaka ve barışa dayalı  bir hayat oluşturmaya çalışan bireylerden oluştuğu takdirde  refaha, özgürlüğe ve selama ulaşabilir. İnsanlar, emekleriyle kendilerini  değiştirmelidirler. Emeklerinin dışında  insanları kurtaracak hiçbir mehdi ve kurtarıcı yoktur. İnsanın tek kurtarıcısı ve özgürleştiricisi emeğidir.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, insanın en değerli sermayesi olan emeğinin değerini anlama, kutlama ve anlamlandırma çabasıdır, coşkusudur ve bayramıdır. Emek, dar ideolojik  bir  çerçeveye veya gruba sıkıştırılamayacak kadar kapsamlı bir kavramdır. Emekten bahsetmek, insandan bahsetmektir. Emeği ve insanı birbirinden ayırt etmek mümkün değildir. Emek  ve insanı birbirinden ayırt etmek, emek ve insanı birbirine yabancılaştırmak, bütün kötülüklerin ve çürümüşlüklerin kaynağını oluşturmaktadır.

İnsan ve emek arasındaki bütünlüğün sahici bir şekilde anlaşılması büyük önem taşımaktadır. İnsan, emeğiyle insandır. İnsan olma sürecimizi, ancak emeğimiz sayesinde gerçekleştirebiliriz. Kur’an, insan-emek bütünlüğünü  “İnsan için emeğinden başkası yoktur"  (Kur’an, 53:39) şeklinde ifade etmektedir. İnsan için  emeğinden başkasının olmadığının ifade edilmesi, insan-emek bütünlüğünün bozulmayacağı, insan ve emeğin birbirine yabancılaştırılamayacağı anlamına gelmektedir. 

Emeğinin dışında başka yollarla ekonomik, sosyal, siyasal ve dini güçler elde etmeye çalışanlar, her türlü ahlaksızlığın ve hukuksuzluğun  meydana gelmesine neden olmaktadırlar. Yunus Emre, emek olmadığı takdirde insanın şeytanlaşma yoluna girmesini ifade  etmektedir: "Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın, rehberi şeytan olmuştur." İnsan için emeğinden başkasının olmadığının ifade edilmesi, emeğin hukukun, ahlakın ve maneviyatın kaynağı olduğu gerçeğinin  ifade edilmesidir. İnsanı tamamlayan, inşa ve ihya eden temel güç, emektir.

Din, felsefe, bilim, sanat, ahlak, maneviyat ve bütün insani tecrübe alanları, emek olmadan oluşamazlar. Kendisini yenilemeden, tazelemeden, ihya ve inşa etmeden kerameti kendinden menkul  bir şekilde kendisinin üstün ve yeterli olduğunu iddia eden bir alan, aslında kendisinin içten içe çürümüşlüğünü ifade etmektedir. Tembellik, atalet, düşmanlık, cehalet, çatışma, hırsızlık, yolsuzluk,  hurafecilik ve fanatizm, hep emeğin yokluğu  sonucu meydana gelen yozluklardır. Din, bilim, sanat, felsefe ve maneviyat,  emek isteyen tecrübelerdir. Martin Luther King, emeğimizle işler yapmanın üretkenliğini şu şekilde ifade etmektedir: “Ne yaparsanız yapın onun sanatçısı olun, sokak süpürgecisi de olsanız, onun Picasso’su olun.” Aklımızla, ahlakımızla,  bedenimizle, kalbimizle maneviyatımızı, düşüncelerimizi, duygularımızı ve ilişkilerimizi yenilemek, ihya ve inşa etmek için sürekli emek sarf etmeliyiz.

Emeğe dayalı  yaşamak, helal  yaşamaktır. Emeğe dayalı ekonomi, eğitim, bilim, siyaset, ticaret ve sanat çökmez. Emeğe dayalı olmadan, üçkağıtçılıkla, yalancılıkla, dolandırıcılıkla, hileyle ve kurnazlıkla elde edilen para ve kazançlar, aslında bütün batışları ve kötülükleri hazırlamaktadır. Emek olmadan kazanılan haram paranın, makamın ve gücün, insanı mutlaka batmaya götüreceği gerçeğinin unutulmaması gerekmektedir.

Emek, ahlak, hukuk ve maneviyat merkezli anlaşılması gereken bir değerdir. Bugün emek olgusunun kendisi  bir değer, erdem ve hak olarak kaybolduğundan dolayı hırsızlık, torpil, rüşvet, ahbap-çavuş ilişkisi, eş-dost kayırmacılığı,  gemisini yürüten kaptan, dayısı olmak, işi bilmek gibi  yoz bir dil  ve düşünce hayatlarımıza egemen olmaya başlamıştır. Ahlak, hukuk ve maneviyat, “alın terinin hakkını vermekten”, “boğazımızdan sadece helal rızık geçmesinden”, “helal rızık kazanmanın peşinde olmaktan”, “verdiği sözü tutmaktan”, “ölçüye tartıya hile karıştırmamaktan”, “bütün işlerimizde insaf ve vicdan ölçülerinden ayrılmamaktan” söz etmektedir. 

“Emekçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz” diyen Rahmet Peygamberi, emek olgusunun  ahlak, maneviyat ve hukuk çerçevesinde anlayan bir yaklaşım ortaya koymaktadır. İnsanların emek sarf etmeden ve hak etmeden kişilerin,   torpil, akrabalık,  adam kayırmacılık gibi nedenlerle görevlendirilmesini Rahmet Peygamberi hainlik olarak değerlendirmektedir: "Daha ehil ve liyakatlisi varken yakınlık sebebiyle bir başkasını tercih ve istihdam eden kimse Allah'a, Resulü'ne ve bütün Müslümanlara karşı hâinlik etmiş olur." Emek, helal, temiz, hak, dürüst ve  güvenle ilgili asli  insani çabadır. Haramdan, hırsızlıktan, yolsuzluktan, yalandan ve zulümden  beslenen her girişim,  insanlık dışı  bir çaba olarak emeğin, ahlakın, hukukun ve maneviyatın inkarı anlamına gelmektedir.

Bir toplum, emeğiyle hukuka, ahlaka ve barışa dayalı  bir hayat oluşturmaya çalışan bireylerden oluştuğu takdirde  refaha, özgürlüğe ve  selama ulaşabilir. İnsanlar, emekleriyle kendilerini değiştirmelidirler. Emeklerinin dışında insanları kurtaracak hiçbir mehdi ve kurtarıcı yoktur. İnsanın tek kurtarıcısı ve özgürleştiricisi emeğidir. Kur’an, bu doğal gerçeği  net bir şekilde ifade etmektedir: “Allah, bir topluma bahşettiği nimeti ve esenliği, o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe asla değiştirmez” (Kur’an, 8:53). Kendimizi emekle değiştirmek, üretmek, kazanmak ve yaşamak  suretiyle daha ahlaklı, adil ve iyi insanlar  olma sorumluluğumuzu unutmamalıyız.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER