İmralı kararı bir semboldü! O kadar!
SİYASETÖcalan’ın görüşleri kamuoyunda paylaşılıyor olduğundan Komisyon üyelerinin adaya gitmeleri bu süreçte yeni bir çığır açılmayacaktı. Ama sembolik olarak CHP’nin Kürtlerin yanında olduğunun tescili olacaktı. Bir de şimdiye dek bu çözüm sürecini yürüten devletin ve DEM partinin dışında sürece sivil, seçilmiş vekillerin de dahil edilmiş olması olacaktı.
Dünyadaki çözüm süreçlerinin her birinde de çok zorluklar vardı kuşkusuz. Ama sanırım bizdeki kadar zorluğu olan bir barış süreci pek görülmemiştir. İçinde bulunduğumuz süreçten söz ediyorum. Dünyadaki diğer ülke deneyimlerine bakarsak birbirleriyle savaşmış ve karşılıklı kayıpları olmuş iki tarafın birbirlerine tekrar güvenip aynı ulus çatısı altında var olmaya devam edebilmeleri için gerekli görüşmelerden önce çeşitli ön hazırlıkların yapıldığı biliniyor. Özellikle “güven tazeleyecek” adımların.
Nitekim Komisyonun şimdiye dek yaptığı görüşmelerde bu ihtiyaca cevaben çeşitli toplantılar yapıldı. Ama orada konuşulanların sorunun çözümü için ihtiyaç duyulan “güven” konusunun aşılmasını sağlamadı. Ne oldu? Bu görüşmelerin sonuncusu olması gereken “Öcalan’la görüşme” konusunda bir ayrılık çıktı ve CHP İmralı’ya gitmeyeceğini açıkladı.
Doğrusu konuya ilişkin ilk düşüncelerimi paylaştığım bir tweetime CHP’nin İmralı’ya gitmemesini onaylayan birçok kişinin bir zamanların faşizan diliyle çeşitli hakaretler ettiğini görünce bir kere daha yüz yüze geldim ki “Bu seküler Türkler gerçekten Kürt meselesini bilmedikleri gibi ne Mustafa Kemal’i anlamışlar!” ve ne de Cumhuriyet tarihini.
Tabii bu bir genelleme. Böyle olmayanların varlığı da açık. Mesela Murat Sevinç! Yazılarını ilgiyle izlediğim yazarlardan biri olan Murat Sevinç “CHP’ye Haksızlık Ediliyor” başlıklı yazısında diyor ki; "İyi güzel de konuyu dönüp dolaşıp tek bir ‘şart’a bağlamak ve bunu komisyondaki partilere dayatmak, sorgulayan herkesi neredeyse ‘süreç karşıtı’ ilan etmek neyin nesi?”
İlginç! Kimin ne söylemiş olduğuna bakmaksızın diyebilirim ki İmralı’ya gitmek kararı bir “şart” değildi. Ama semboller dünyasının önemli bir ülkesi olan Türkiye gibi bir ülkede barış arayışı sürecinde CHP’nin de İmralı’ya gitme kararı önemli ve olumlu bir katkı üretebilecek “sembolik” bir adım olacaktı. Kaldı ki böylelikle CHP bu süreci sahiplenmiş olacak ve bu davranışıyla hem çözümü kolaylaştıracak ve hem de demokrasi çıtasını yükseltmek fırsatını da AKP+MHP’den alabilecekti.
Elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim, özellikle CHP’nin gitmemesinden memnun olanlar bu süreçte sık sık DEM partinin CHP’yi oyuna getireceği üzerinden çok paylaşımda bulundular. Bunu böyle düşünenler sanıyorlardı ki Kürtler, öldürülen çocuklarını, köy boşaltmalarını, faili meçhulleri unutacaklar ve gidip AKP’ye oy verecekler. Evet aralarında diğer bütün toplum kesimlerinde olduğu gibi AKP’ye oy verecek olanlar da vardır kuşkusuz ama Kürt siyasi hareketinin etkisi altında olanlar zaman zaman kendini “sosyal demokrat” olarak “sol” olarak, “özgürlükçü sol” olarak tanıtmış olan CHP’ye güveniyorlardı da. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt illerinde Kılıçdaroğlu’na verilen oylara bakarsanız bunu anlarsınız. Ya da Belediye seçimlerine. Eğer isterseniz biraz daha geriye gidin ve doksan seçimlerinde Rahmetli İnönü’nün SHP’sinin Kürt illerinden aldığı oylara bakın!
Diyeceğim, Öcalan’ın görüşleri kamuoyunda paylaşılıyor olduğundan Komisyon üyelerinin adaya gitmeleri bu süreçte yeni bir çığır açılmayacaktı. Ama sembolik olarak CHP’nin Kürtlerin yanında olduğunun tescili olacaktı. Bir de şimdiye dek bu çözüm sürecini yürüten devletin ve DEM partinin dışında sürece sivil, seçilmiş vekillerin de dahil edilmiş olması olacaktı. Hepsi buydu!
Bu tartışma bitmeyecek tabii ki. Umarım CHP, bundan sonra Kürt mahallesinde olanlara bakıp görüşlerinde ve sürece katılımlarında daha cesur olur ve güvenleri zedelenmiş Kürtlerin gönlünü alacak adımlar atar.
Umalım ki öyle olsun!
İlginizi Çekebilir