© Yeni Arayış

İfşa, dayanışma ve içimizdeki çelişkiler: Sosyalist feminist bir tartışma

Sosyalist feminist hareket, adalet, özgürlük ve eşitlik ilkeleri üzerine kuruludur. Ancak bu ilkeler yalnızca dışarıdaki ataerkiye karşı değil, hareketin içindeki iktidar ilişkilerine karşı da uygulanmalıdır. Tacizi meşrulaştıran sözler, ifşayı küçümseyen tutumlar ve içerideki Truva atları, feminist mücadelenin önündeki en büyük engellerdendir.

Kadın olmak, bilmekten gelir: Nerede olduğumuzu, nereden geçtiğimizi ve nereye asla dönmeyeceğimizi.

Sosyalist Feminist İlkelerin Temel Çerçevesi

Sosyalist feminizm, ataerki ile kapitalizmin birbirini besleyen iki baskı sistemi olduğunu savunur.

Dayanışma, eşitlik ve özgürlük ilkeleri bu yaklaşımın vazgeçilmezidir.

Bu ilkeler, ezilenlerin sesini büyütmek, adaleti çoğaltmak, kadınların ve tüm dezavantajlı grupların özne olma hakkını savunmak için vardır.

Ancak bu ilkeleri savunan çevreler bile, kimi zaman kendi içlerinde ataerkil refleksleri yeniden üreterek çelişkiye düşebilmektedir.

Ataerkil Dilin Sürekliliği

Toplumsal hafızamızda yer etmiş birçok atasözü, taciz ve tecavüzü meşrulaştırıcı bir işlev görmüştür.

“Babanın nefsi çocuğa uyanmaz, uyandıysa ondan değildir” gibi sözler, failin sorumluluğunu silip mağduru, kadını suçlu konumuna yerleştirir.

Bu söylemler, yalnızca ataerkil iktidarın değil, kimi zaman kadınların dilinde de yeniden üretilir.

Dolayısıyla sorun sadece erkeklerden ibaret değildir; patriyarka toplumsal dil ve kültür aracılığıyla her yerden sızar.

Kişisel Parantez :((

Bu söz, benim çocukluk hafızamda da iz bıraktı.

Arkadaşımın babası onu taciz ediyordu.

Yıllar sonra EMDR terapisinde hatırladım: Aynı adam bana da yapmıştı.Çocukken. Sistematik olarak.

Bu deneyim, sonraki tercihlerimi de gölgeledi. Yanlış ilişkiler, cinsel şiddet içeren bir evlilik ve ardından boşanma…

Sonunda bedenim tepki verdi: meme ve rahim kanseriyle yüzleştim.

Gabor Maté’nin ifadesiyle, “Beden hayır dediğinde, konuşulamayan duyguların feryadıdır.”

Benim bedenim de hayır dedi.

O yüzden biliyorum: Bu ülkede tacizi tanımayan kadın yoktur. Ve bu, kişisel değil, politik bir gerçektir.

Feminist Pratik Olarak İfşa

İfşa, bireysel bir deneyimin dışavurumundan öte, toplumsal belleği inşa eden feminist bir pratiktir.

Failin adını açıkça dile getirmek, yalnızca cesaret değil; patriyarkanın sistematik suskunluk dayatmasına karşı bir direniştir.

Her ifşa, başka kadınların yalnızlığını azaltır, dayanışmayı büyütür.

Bununla birlikte, ifşa eden kadınlar yalnızca erkekler tarafından değil, kimi zaman “feminist” kimliğiyle görünen bazı kadınlar tarafından da hedef alınabilmektedir.

İçimizdeki Truva Atları

Kendisini feminist olarak tanımlayan bazı kalemler ve aktörler, ataerkil dili yeniden üreterek hareketin içinde Truva atı işlevi görebilmektedir.

“İnanmak için kanıt gerekir” ya da “ifşa linçtir” söylemleri, aslında ataerkinin en eski savunularını yeniden dolaşıma sokar.

Oysa linç, en çok ifşa eden kadının bedeninde gerçekleşmektedir.

Bu tutum, dayanışmayı zayıflatmakla kalmaz; feminist mücadelenin politik değerini de gölgeler.

Dayanışmanın Sahiciliği

Gerçek dayanışma, yalnızca aynı fikirde olanların yan yana gelmesi değildir.

Gerçek dayanışma, farklı kadınların farklı hikâyelerine yer açabilmek, her beyanı bir kayıt olarak sahiplenmektir.

Kadının sesini küçümseyen, ifşayı kriminalize eden hiçbir yaklaşım feminist olamaz.

Sosyalist feminizm, en zayıf görünenin yanında durmayı gerektirir; farklılıkları bastırarak değil, açığa çıkararak büyür.

Kolektif Mücadele Hattı

Sosyalist feminist hareketin düşmanı yalnızca erkek egemen sistem değildir.

Hareketin içinde ataerkil dili yeniden üreten kadınlar da, bu sistemin devamlılığına katkı sunar.

Bu nedenle kolektif mücadele hattı, hem dışarıdaki patriyarkaya hem de içerideki çelişkilere karşı aynı anda inşa edilmelidir.

İfşayı sahiplenmek, dayanışmayı sahici kılmak, her beyanı politik bir söz olarak görmek bu hattın temelidir.

Sonuç

Sosyalist feminist hareket, adalet, özgürlük ve eşitlik ilkeleri üzerine kuruludur.

Ancak bu ilkeler yalnızca dışarıdaki ataerkiye karşı değil, hareketin içindeki iktidar ilişkilerine karşı da uygulanmalıdır.

Tacizi meşrulaştıran sözler, ifşayı küçümseyen tutumlar ve içerideki Truva atları, feminist mücadelenin önündeki en büyük engellerdendir.

Gerçek bir dönüşüm için, dayanışmanın sahiciliği yeniden inşa edilmeli, kolektif hafıza sahiplenilmeli, kadınların sözü tartışmasız politik değer kabul edilmelidir.

Çünkü kadınların beyanı esastır.

Çünkü patriyarka yalnızca dışarıdan değil, içeriden de yeniden üretilir.

Ve biz, hem dışarıdaki güce hem içerideki çelişkiye karşı mücadele etmeden özgürleşemeyiz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER