© Yeni Arayış

İç cepheyi sıkı tutmak: Siyasal iktidarın yeni bir sahne yaratması için yıllardır kullandığı söylem

TRT dizilerindeki simülasyon nesnesi siyasettir, “siyaset liderle hainler arasında bir mücadele” şeklinde tanımlanır.

Direniş stratejileri ve mantığı için bilgi nesnesi üretelim ve bunu gündelik hayatın normali olacak bir şekilde yapalım. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, makul bir müzakere düzlemini halka yayarak, bunun artık yeni cool olduğunu söyleyerek yapabiliriz. Süreç boyunca yazdıklarımdan akılda kalması gereken direniş elementlerini aşağıya şu şekilde toplayabilirim sanıyorum.

Erdoğan’ın “İç cephe” söylemini ve direniş ihtimallerini, simülasyon ve bilgi nesnesi kavramlarıyla okuyacağım. 

Akademik hayatım TRT dizilerini ve Erdoğan’ın söylemlerini inceleyerek başladı. İktidar ve direniş kavramlarını çalışmıyorken simülasyon kavramını çalışıyordum. TRT’nin politik-tarihi dizi janrını incelediğimde birkaç şey dikkatimi çekmişti. Birincisi, Erdoğan’ı temsil eden ana kahramanlar düzenli olarak dirlik ve birlik çağrısı yapıyorlardı. İkincisi, kahramanların beyliklerinde, imparatorluklarında ya da payitahtlarında muhalif diğer aktörler yoktu. Muhalif olmanın tek yolu hain olmak, yani gayrimeşru ve mevki uğruna devletin gayrimüslim devletlerin egemenliği altına girmesi için çalışmaktı. Buradaki muhalif ya da ihanet içerisindeki aktörlerin ortak özelliği devlet düşmanlığı değil, yönetimi ele geçirmek istemeleri, dolayısıyla ana kahramanımıza bireysel olarak kin ve nefret beslemeleriydi. Üçüncüsü, ana kahramanımız kendisine karşı oyun oynanan ve tuzağa düşürülen değil, oyun kuran ve tuzağa düşen bir kahraman.

Dış tehditler iç medyada ve sosyal medyada paylaşıldıkça, 26 Mart’tan beri iktidarın artan kılcal damar baskısı sürüyor: Trafik, doğum kontrol, boy-kilo ölçümü, turizm, belediyelere ve gazetecilere açılan davalar, Fatih Altaylı’nın tutuklanması, okullarda MEB eliyle artan kontrol, YÖK yönetmelikleri, anayasa görüşmeleri, PKK’nın silah bırakması ve muhtemelen bunları sokak hayvanları yasası takip edecek. Tüm bu gelişmelerin ortak noktası devletin vatandaşlarını daha çok ve yakından gözetlemesine, disipline etmesine olanak sağlayan şeyler. Sokak protestolarındaki polis şiddeti özneleri disipline etmez, ancak bu saydıklarım özneleri disipline eder ve varlıklarını muhalif seslerin de onayını alarak sürdürür. Bu Erdoğan’ın yarattığı iktidar imajına uygun bir hikaye. Erdoğan halkı kutuplaştırmak için değil, Erdoğan görünürlüğü tek eline alabilmek için anti-Erdoğancı hareketlere ve TV yayınlarına izin veriyor. Dolayısıyla hem kendi için hem de iktidara ortak olabilecek diğer aktörler için fiziki etkileri olan sembolik bir tuzak kuruyor.

Misal, Donald Trump’ın imajına bağlılığı(1) gereği olursa olsun masadan kazandım deyip çıkmak ve bazen de var olan hikayelere eklemlenerek normları değiştirir. İran’ı bombalar, göçmenleri sınır dışı eder ancak bunları kendi yarattığı hikayeyle değil, var olan meşru hikayelere dayanarak yapar. (2) İran’ın sadece nükleer tesis olduğu iddia edilen bölgelerini insanlı askeri müdahale olmadan bombaladığında İran’ın nükleer tehdit oluşturduğu hikayesine eklemlenmiş oluyor ki bu hikâye aslında demokrat parti hükümetlerini de bilgisizlikle suçlayan bir hadise. Erdoğan ise öyle değil, Erdoğan 2014’ten beri hikâyeyi kendi yaratıyor, tarihsel bir derinlik veriyor, iktidarının ilerlemesini sağlarken de düzenli olarak ya meşruiyet ya da normalleştirme yoluyla halk onayı alıyor. Karşısında makul eleştirileri değil, anti-Erdoğancı eleştirilerin yapılmasına izin veriyor. Erdoğan için bir şeye halkın çok fazla onay vermesi gerekmez, halk onaylamanın değillemesi olan reddetmeyi yapmasa yeter. Yani halk “onaylıyor değil-değildir.” Bu, halkın tepkiyle reddiyede bulunduğunu ifade etmiyor, ancak normalleştirme anlamına da gelmiyor. İç cephe söylemini de böyle, simülatif ve etkisizleştirici bir yerden okuyorum. 

TRT dizilerindeki simülasyon nesnesi siyasettir, “siyaset liderle hainler arasında bir mücadele” şeklinde tanımlanır. Bu, görünüşte bilgi formunda, içerik olarak ise gözlemleye değil, gözlemlemeden göstermeye benzer. TRT dizileri tarihi gözlemlemiş de oradan bize bilgi akıtmış havasındadırlar, aslında yaptıkları şey bilgiyle yaratı arasındaki sınırları görmeyi imkânsız kılmak, geçmişle bugün arasındaki anlamlı mesafeleri, bilgi üretmemizi sağlayan mesafeleri imkânsız kılmaktır

Simülasyon kavramını şöyle açıklamak istiyorum: Var olan bir sahnenin üzerine ivedilikle fiziki bir sahne kurmak ve öznelerin üzerine giydirmek. Siyaseti ve siyasi hadiseleri bir sahne olarak ele alalım. Baurillard’dan (1994) mülhem, simüle etmek yeni bir sahne geçirip bunun artık kendimiz dışında var olan gerçeklik inşa etmek diyebiliriz. İç cephe söylemi, çözüm süreci söylemi de böyle söylemlerdir. Bu, sahnenin fiziki etkileri olmadığı anlamına gelmez. Zaten sahne kurulurken, tıpkı bir konser sahnesi kurmaya çalışırken ihalelerle aracı şirketlerin faydalanması gibi arada bazı aktörler zenginleşir, ön plana çıkar, hikâye üretir, sahneye eklemlenir. Sahnenin altında fiziken birileri kalır ve fiziki /psikolojik şiddet görür. Dolayısıyla simülasyon fiziki etkileri olmayan bir şey değil; tam aksine fiziki etkileri çok güçlü olan bir şey olmasına karşın toplumun o günkü pratik sorunlarını çözmeyen bir eylemdir. Toplumun sorunlarını çözen pozitif ya da negatif etkilere ise iktidarın bilgi nesnesi diyoruz.

İktidar, Foucault’nun belirttiği üzere bilgi nesneleri üretir (Foucault 1980). Bilgi nesnesi, hakkında konuşulan, tanımlanan, ölçülen, normlara göre değerlendirilen bir insan, davranış, özellik, ya da durumdur. Bu nesne, zaten var olduğu için bilgi konusu olmaz. Aksine, bilgi sayesinde var olur. Bir şey bilgiyle tanımlandığında, aynı zamanda toplumsal olarak "gerçek" hâle gelir. Örneğin “suça eğilimli birey”, kriminoloji tarafından tarif edilerek toplumsal olarak tanınan bir bilgi nesnesidir (Çelebi 2013). Böylece bilgi, özgürleştirmek yerine bireyi görünür kılıp düzenleyen, sınırlayan ve disipline eden bir araç haline gelir. Bilgi üretme biçimini en nihayetinde şöyle tahayyül edebiliriz: Bir kesip biçme, sıkıştırıp haplaştırma, ve en nihayetinde ambalajlama süreci içerir. 

Bilgi nesnesi üretmek demek, gerçeklik tuvaline belirli bir yöntemle gözlemlenen, belli şartlar altında maddenin muhtevasını ve davranışını ortaya koyan (ve değiştiren) bir kesik atmaktır. Örneğin kadın bedeninin ve doğum yöntemlerinin bir bilgi, kontrol ve gözetim altına sunulması. Örneğin, savaşın bir bilgi nesnesi, etnisitenin bir bilgi nesnesi olması. İktidar bunlardan bilgi üretir. Uzun vadelerde, toplumsal iktidar pratik, gündelik hayata dair bilgi üretir, örneğin şehirler inşa edilir, tarım yapılagelir, güneşten korunulur, teknoloji üretilir, teknik bilgi ilerler, toplumsal olaylar karşısında bazı normlar tamamen ritüelken bazılarının pratik sebepleri vardır. Bu bilgi nesnesi üretimi bazen tahakküm adına baskıyla, bazen de fonksiyonel bir bilgiyle sonuçlanır. Bu da bazı direniş hareketlerini alışkanlık hâline getirir, örneğin son iki yazımda da ısrarla belirttiğim üzere ODTÜ’lü öğrencilerin fiyat ve rektörlük protestolarda üretilen bilgi nesnesine gayet iyi örnekler, öğrenciler kuşaklar arası ne yapacaklarını biliyor ve ona uygun o davranışı sergileyecek birileri mutlaka bulunuyor. 19 Mart protestoları sürecinde de öğrencilerin forum etkinlikleri yine aynı maksadı taşıyorlardı.

Peki iktidarlar bilgi nesnesi üretemediklerinde ne yaparlar? Simüle ederler. Simülasyon sonucu ortaya konan sahne tıpkı bir bilgi nesnesine benzer: TRT dizilerindeki simülasyon nesnesi siyasettir, “siyaset liderle hainler arasında bir mücadele” şeklinde tanımlanır. Bu, görünüşte bilgi formunda, içerik olarak ise gözlemleye değil, gözlemlemeden göstermeye benzer. TRT dizileri tarihi gözlemlemiş de oradan bize bilgi akıtmış havasındadırlar, aslında yaptıkları şey bilgiyle yaratı arasındaki sınırları görmeyi imkânsız kılmak, geçmişle bugün arasındaki anlamlı mesafeleri, bilgi üretmemizi sağlayan mesafeleri imkânsız kılmaktır. Halk arasında uydurmak da denir ancak uydurmanın efektleri görmezden gelinir. Simülasyon siyasal iktidarların en etkili silahlarından biridir. Efekt olarak sessiz yığınlar yaratır.

İç cephe söylemi de böyle bir söylem. Yeni bir sahne yaratıp, o sahneyi bizim ve muhalif aktörlerin üzerine inşa edecekler, ezilen biz olacağız, ancak sanki dış tehdit unsurları bir bilgi formundaymış gibi gösterilecek ve siyasal iktidar toplumun daha çok kontrolünü ele geçirecek. İç cephe söylemi, TRT dizilerini hatırlatan bir takası gösteriyor: (Reklam) Devlet(i) fonksiyonel olarak gelişmiyor, ancak etki olarak büyüyor. 

Bunun sebebi önceki yazılarımda belirttim: İktidar güçlü olur. Güç, görünürlüktür. Güçlü olmak için görünürlük araçları ele geçirilir ya da yaratılır. Sonrasında anlattığınız hikâyenin bilgi nesnesi üretebilme ve ikna edicilik gibi faktörlerine göre nüfuzlu olursunuz. Fatih Altaylı’nın gücü onu görünürlük araçlarını kontrol etmeye takıntılı bir iktidar için tehlikeli kılıyordu. Bu mekanizma içinde bireysel olarak kendisine kin tutanlar için de onu içeri almak için uygun bir zamandı. Tehcir ve ifşa mekanizmaları bu mekanizmalarının en bilinenidir, ancak kendini göstermek de riskli bir karşı stratejidir. 

Peki Ne Yapalım?

Halk kendi kendine içerleyebilir, neoliberal bir yönetim mantığına uygun olarak tüketim yapmaya ve atomize olmaya devam edebilir. Ancak bir yandan da iktidarın bilgi nesnesi haline gelir. İçerleyen toplum iktidarı tersine bir bilgi nesnesine dönüştüremez. Siyasal iktidara direnmek için toplumun bilgi nesnesi üretmesi gerekir. Direniş, bu bilgi nesnelerinden ilki. Direnişin know-how’ını geliştiremedik, birbirimize aktaramadık. Direnmeyi ve bunun usullerini bir bilgi nesnesi olarak kesip, haplaştırıp, paketleyemedik. Paketlediğimizi aktarıp yeniden üretemedik. Halbuki kaydetmek, hatırlamak, göstermek bunların ilkiydi. Teftiş etmek, tekrar etmek, tersine çevirmek, yeni sahalar ve araçlar bulmak bunların ikincisiydi. 19-26 Mart esnasında yayınlanan bazı videolarda ve gönderilerde bu bilgi nesnesi hâline dönüştü. Söz konusu örneklerden Instagram üzerinden paylaşılanlarından birer tanesini önceki cümlede link olarak gömdüm. 

Direniş stratejileri ve mantığı için bilgi nesnesi üretelim ve bunu gündelik hayatın normali olacak bir şekilde yapalım. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, makul bir müzakere düzlemini halka yayarak, bunun artık yeni cool olduğunu söyleyerek yapabiliriz. Süreç boyunca yazdıklarımdan akılda kalması gereken direniş elementlerini aşağıya şu şekilde toplayabilirim sanıyorum:

Stratejiler:

Teftiş Etmek Tersine Gözetlemek Kaydetmek Göstermek Müzakere Etmek Tekrar Etmek Söylemi Tersine Çevirmek

Muhalif Stratejiler:

Görünürlük araçlar ve potansiyel araçlarını ele geçirmek Görünürlük sahalarını ele geçirmek ve yeni sahalar yaratmak İktidarı kısıtlayıcı olabilmek için bilgi nesneleri üretmeyi amaçlamak Üretilen görüşleri bir havuzda toplamak, paketlemek ve yaymak Reaksyion değil, direnişin hedeflenmesi Müzakereyi toplumun her bir ferdine cool kılmak ve ön ayak olmak

Referanslar

Baudrillard, Jean. 1994. Simulacra and simulation. University of Michigan press.

Çelebi, Vedat. 2013. "Michel Foucault’da Bilgi, İktidar ve Özne İlişkişi." Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi 5 (1).

Foucault, Michel. 1980. Power/Knowledge: Selected Interviews & Other Writings. Translated by Leo Marshall Colin Gordon, John Mepham, Kate Soper. edited by Colin Gordon: Pantheon Books, New York.
----
1. Buna güvenlik literatüründe sembolik tuzak (symbolic entrapment) denir. Örnek bir makale için siyaset bilimci Furkan Küçükmeral’in bu harika yazısına bakabilirsiniz: https://daktilo1984.com/forum/sembolik-tuzak-turkiye-ekonomisi-neden-kisa-vadede-duzelmez 
2.  Son seferinde bunu İran’ın nükleer silahlanmasına karşı durmak argümanıyla yaptı ki bu argüman hem Demokrat Parti hem de Cumhuriyetçiler için meşru bir

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER