"Hayat kısa kuşlar uçuyor"
SİYASETABD ile görüşmenin açıklanan yöntemlerle başarıya ulaşması mümkün müdür? Ayrıca kısa süre önce iktidar ortağı MHP’nin, Türkiye-Rusya ve Çin’in Bölgede İşbirliği yapmalarına ilişkin önerisinin, ABD’nin ilgisini ne kadar çektiğini de yakında anlayacağız.
Günlük iç siyasal gelişmeler gündemin neredeyse tümünü oluşturuyor. Kısa süreli eğildiğimiz, uluslararası gelişmelere ancak iç siyasete etkileri ölçüsünde ilgi gösteriyoruz. Özgür Özel’in son açıklamaları bu konuda etkili bir örnek sayılabilir. CHP Genel Başkanı hafta içinde İstanbul’da, ABD Başkanı Trump’ın oğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gerçekleşen bir görüşmeden söz etti. Kamuoyuna henüz resmen açıklanmayan görüşmenin, özel bir randevu isteğini içerdiğini öne sürdü. Karşılığında Türkiye’nin 300 evet yazıyla -üç yüz- adet Boeing yolcu uçağı satın almaya hazır olduğunun iletilmesi için Trump Jr.’un aracılığı istenmişti.
Türkiye’de henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak ABD Başkanı sosyal medya hesabında, randevunun tarihi ve uçak alışverişi dahil ticari konuların görüşülmesi için bu ay Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Beyaz Saraya davet ettiğini duyurdu.
Benzer girişimler salt AKP-MHP Ortaklığına özgü değil. Geçmişte yaşananların günümüzde anımsanmasında yarar var.
Biraz geriye gidelim..
Türkiye’nin Ortadoğu yaklaşımı ;1950’li yıllardan bu yana Lozan ile sınırlarımız dışında kalan topraklarda kurulan, devletlerden çok ABD-İngiltere ittifakıyla sürdürülen ilişkilere dayalı gelişti.
Günümüzde kamuoyunun ilgisini çeken, Suriye ilişkilerinin benzer yanları geçmişte de yaşandı. Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere’den oluşan, “Bağdat Paktı’nın” 1959 yılında Irak’ta gerçekleşen darbe sonunda, bu ülkenin ayrılması ile çöküşü, kısa sürede Suriye’de de iktidar değişikliğine yol açtı. Sovyetlerin Bölgede etkinliklerini arttırmaları ile aynı yıllara rastlayan bu dönem, Mısır ve Suriye’yi yakınlaştırırken, bu ülke kamuoylarında Türkiye’nin “Batı Emperyalizminin” aracı olarak değerlendirilmesine yol açtı. Bağdat Paktının yerine hızla kurulan CENTO’nun, ABD ve İngiltere’nin bölgedeki çıkarlarını koruyacağı ve Arap ülkeleri açısından tehdit oluşturacakları düşüncesi, Ortadoğu’da yaygınlaştı.
Suriye’de iş başına gelen yönetimin Sovyetler ile yakınlaşması üzerine, 1957 yılı yazının sonunda Türkiye Suriye sınırına askeri yığınak yaptı. ABD aynı yıl “Eisenhower Doktrini” çerçevesinde, Türkiye’yi desteklemek için 6.Filoyu görevlendirdi. Amaç Bölgede komünizmin yayılmasını engellemek olarak açıklandı. Sovyetlerin üst düzey tepki vermeleri üzerine, İslahiye’de Suriye sınırı boyunca konuşlanan askeri birliklerimiz 1958 yılında geri çekildi.
Türkiye 1.Dünya savaşının ardından uzak durmaya özen gösterdiği, Ortadoğu’ya 2.Dünya Savaşı sırasında sınırlı yaklaştı. Ortadoğu ilgisi; 1963 yılında İnönü ve ardından 1967 yılında Demirel hükumetlerinin uyguladıkları Kıbrıs politikaları ile farklılaştı. Ecevit’in Başbakanlığındaki CHP-MSP Hükumetinin; “1974 Barış Harekatı” Bölgeye ilişkin politikamızda köklü değişikliklere yol açtı. Bu süreçte ABD ile gerilen ilişkiler, 12 Eylül 1980 yılında Evren liderliğindeki askeri cuntanın, Kıbrıs Barış harekatına karşı çıkarak ayrılan, Yunanistan’ın Nato üyeliğine dönüşüne onay vermesiyle yeniden yakınlaştı.
ABD’nin Ortadoğu politikasının İsrail’in askeri ve ticari stratejik ortaklığına dayalı, etki alanını genişletmek olduğu kuşkusuz. Gazze’nin boşaltılmasının bu ülkenin vazgeçilmezi olduğu bilinirken, seçmenlerine Kudüs’ün kendi toprağımız olduğunu sürekli dile getiren, AKP-MHP ortaklığının, Washington’daki görüşmeye ilişkin beklentilerini kestirmek kolay değil. “Holocaust” un bu kez İsrail ordusu tarafından güncellendiği bu süreçte, yandaş müteahhitlerin Suriye ve Gazze’de yüklenecekleri, inşaat projelerinin ekonomiyi ayağa kaldırması, düş kurmanın ötesine geçemeyebilir. ABD ile görüşmenin açıklanan yöntemlerle başarıya ulaşması mümkün müdür? Ayrıca kısa süre önce iktidar ortağı MHP’nin, Türkiye-Rusya ve Çin’in Bölgede İşbirliği yapmalarına ilişkin önerisinin, ABD’nin ilgisini ne kadar çektiğini de yakında anlayacağız.
Yüzlerce Boeing, F-16 ve F35 ve ticari ilişkiler gündem olunca, Cemal Süreya’nın unutulmaz şiiri akla geliyor.
”Hayat kısa kuşlar uçuyor
Uzaktan seviyorum seni”
İlginizi Çekebilir