Hangi parti sürece nasıl bakıyor?
SİYASETDevlet -ve iktidarın- önceliği şimdilik PKK’nın koşulsuz silah bırakmasıyla negatif barışı sağlamak. Sürecin sonunda nasıl bir demokratik iklimin doğacağının belirsizliği bu kadar açıkken; pozitif barış için ya muhalefetin “demokrasi ortak keseninde” bir blok kuracak ya da yine önceki yazımda ifade ettiğim gibi yeni bir devlet projesi beklememiz gerekecek.
“Terörsüz Türkiye” kapsamında Meclis’te kurulan ‘Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na katılan partiler raporlarını sundular.
Bu aşamadan sonra Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, sunulan raporlardan yine partilerden katılımcılarla Meclis’e sunulacak ortak bir metin (yasa önerileri) hazırlamaya çalışacak.
Peki partilerin sunduğu raporlar buna ne kadar imkan tanıyacak?
Dahası hangi noktalarda ortaklaşabileceler?
Bu gibi soruları sorma nedenim; partilerin Kurtulmuş’a sunduğu raporların içeriği.
Sunulan raporlara ve o raporların en genel anlamıyla ne söylediğine baktığımızda gördüğüm ilk şey; aynı komisyonda olan partilerin “terörsüz Türkiye” projesi ile ne hedeflendiği üzerine neredeyse anlaşamamış olduklarıdır.
AKP ve MHP’nin raporları ile muhalefet partilerinin raporları arasındaki fark bu açıdan çok açık.
AKP ve MHP RAPORU
AKP Raporu’na baktığımızda temel yaklaşımın, terörün ortadan kaldırılması ve güvenliğin öne çıkarıldığını görüyoruz.
Bu kapsamda, terör örgütünün silah bırakması, kendini feshetmesi ve varlığının sona erdirilmesinin de yine devlet tarafından tespiti hedefleniyor.
Sadece PKK değil, Suriye’de bulunan SDG’nin de Şara ile imzalanan 10 Mart Mutabakatı şartlarının yerine getirilmesi raporda yer alıyor. Raporda, umut hakkı ya da af/entegrasyon kavramlarına açık bir referans verilmiyor.
Yani raporun önceliğini, örgütün varlığının sona ermesi ve bunun garanti altına alınması oluşturuyor.
MHP’nin Raporu da esas olarak AKP’den çok farklı değil. Bu benzerliğin temeli MHP Raporu’nda da örgütün tamamen silahsızlandırılması bir önkoşul olarak tanımlanarak, terörle mücadelenin tavizsiz bir güvenlik politikasıyla sürdürülmesi yaklaşımı ile karşımıza çıkıyor. Yine terör örgütlerinin farklı yapılanmalarla varlığını sürdürmesinin önüne geçilmesi gerektiği vurgulanıyor. Burada yine SDG’den bahsedildiği açıktır.
Örgüt içinde suça karışmış olanların durumu, mevcut TCK çerçevesinde değerlendirilmesi, silahsız ve suça karışmamış kişiler denetimli serbestlikle topluma kazandırılabilmesi gibi öneriler yer alıyor.
Görüldüğü gibi AKP ve MHP Raporları’nın temel yaklaşımı PKK ve bağlı olduğu düşünülen yapıların silah bırakması.
Peki CHP ve DEM Parti’nin roparlarınde ne var?
CHP RAPORU: DEMOKRATİKLEŞME DE ŞART
CHP’nın Kurtulmuş’a sunduğu raporun önceliği, terörün, örgütün sona erdirilmesinin yanı sıra hukukun üstünlüğü, demokratikleşme ve toplumsal barışın sağlanması yönünde adımların da atılması.
Yargı bağımsızlığı, Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarına uyulması ve kararların uygulanması, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, kayyum uygulamalarına son verilmesi raporda öne çıkan öneriler. Bu adımların toplumsal barışa katkı sağlayacağı savunuluyor.
CHP Raporu’nda da ‘umut hakkı’ ile örgüt üyelerinin Türkiye’ye dönmeleri konusunda özel bir öneri yok.
DEM PARTİ RAPORU: UMUT HAKKI DA OLMALI
Kuşkusuz raporlar içinde talep skalasının en geniş olanı DEM Parti’nin. Parti, raporunda sürecin barış ve demokratik toplum inşası perspektifiyle değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Bununla birlikte, sürece bakışını yalnızca “güvenlik” eksenli olmamasını; barışı ve çözümü esas alan dil, söylem ile yürütülmesi gereği vurgulanıyor.
Öcalan dahil sürecin muhataplarının (Türkiye’ye dönmek isteyenlerin) yasal haklarının eksiksiz tanınması başta olmak üzere yasal düzenlemeler talep ediliyor.
YENİ YOL GRUBU RAPORU NEDEN ÖNEMLİ?
Bunlar dışında komisyonda yer alan Yeni Yol Grubu (Saadet + DEVA + Gelecek) Raporu’nda da sürecin demokratikleşme, uzlaşı ve hukuki güvence ekseninde toplumsal meşruiyetinin artırılması gerektiğini vurguluyor.
Raporda sorunun ve sürecin tarihçesi, nedenleri analiz ile çözüm için demokratikleşme ihtiyacına dair çerçeve sunuluyor.
Rapor, toplumsal uzlaşı, çoğulculuk ve şeffaflık gibi demokratik değerlerin ön planda tutulması gerektiği vurgulanıyor.
Bu bakımdan etkisinden dolayı öne çıkarılmasa da, Yeni Yol Grubu’nun hazırladığı rapor iktidar ve muhalefet partilerinin çizdiği iki farklı perspektifi sentezleyen; güvenlik-demokrasi ekseninde bir denge öneren; toplumsal uzlaşı ve ortak çözüm önerilerini öne çıkarması açısından önemlidir. ve toplumsal uzlaşı zeminini güçlendirmeyi hedefliyor.
ZOR MU, KOLAY MI?
Görüldüğü gibi komisyonda olan beş partinin raporları “teörsüz Türkiye” söylem ve hedefinde bir araya gelseler de, izlenecek yöntem, öncelik konusunda birbirlerinden hayli farklı yerlerde durduklarını söylüyor.
MHP ve Erdoğan için PKK’nın ve bağlı yapıların kesin tasfiyesi öncelik iken; CHP, DEM Parti ve Yeni Yol Grubu için bunun kadar önemli olan ülke içinde demokratikleşme ve toplumsal uzlaşı alanlarının genişlemesi.
Mesela MHP’li Feti Yıldız, AKP Raporu’nun kendi önerileri ile paralellik gösterdiğini söylerken; DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan ise MHP’nin Raporu’nun Bahçeli söylemin gerisinde kaldığını şikayetini dile getirdi. Dahası Bakırhan en çok da CHP’nin Raporu’na üzülmüş. Evet CHP, raporunda yasal düzenleme konusunda somut öneri yapamamış olabilir ama bu süreçte göreli olarak yakın durduğu iktidar bloku partilerinin sunduğu raporlarla kıyasladığında CHP’nin kendilerine daha yakın olduğunu kabul etmesi gerekiyor.
UÇUM’UN KONUŞMASININ UYARICILIĞI
Son yazımda Mehmet Uçum’ın katıldığı bir konferansta yaptığı konuşmanın devlet/iktidar blokunun süreç konusunda beni nasıl aydınlattığını ifade etmiştim.
Hatırlatmam gerekirse o konuşmasında;
“Terörsüz Türkiye süreci başladığında devlet bu konuyu bir inisiyatifle başlattı, bir devlet politikası olarak hayata geçirdi ve bir devlet projesi olarak da sürdürüyor. … bu konu nasıl ele alındı bunun altını çizmek istiyorum.”
“... bir devlet inisiyatifi olarak başlattığında, bunu bir Kürt meselesi olarak ele almadı. …”
“'Terörsüz Türkiye hedefi Kürt sorunun çözümüne ilişkin bir projedir’ bağlantısı kurup, kimlik hakları üzerinden birtakım müzakereler yapmaya çalışanlar, ya bu işin niteliksel farkını görmüyorlar ya da bilinçli bir biçimde karıştırıyorlar.”
ifadelerinden sonra;
“Terörsüz Türkiye hedefiyle bizim Kürtlerimizi özdeşleştiren, bütün yurttaşlarımız gibi onların demokratik taleplerini bir kimlik grubu üzerinden buraya bağlayan yaklaşımları, biz fikri manipülasyonlar olarak görüyoruz, hatta bunun üzerine yapılan, sürece yönelik fikri sabotajlar olduğunu düşünüyoruz."
derken süreci, demokratikleşme, siyasi alanine genişlemesi bağlantısı ile okuyan benim gibiler kadar, muhalefet partileri için de aydınlatıcı olmasını beklerdim.
Devlet -ve iktidarın- önceliği şimdilik PKK’nın koşulsuz silah bırakmasıyla negatif barışı sağlamak. Sürecin sonunda nasıl bir demokratik iklimin doğacağının belirsizliği bu kadar açıkken; pozitif barış için ya muhalefetin “demokrasi ortak keseninde” bir blok kuracak ya da yine önceki yazımda ifade ettiğim gibi yeni bir devlet projesi beklememiz gerekecek.
İlginizi Çekebilir