Genç bir gazeteci gözünden duayene veda
MEDYAPopülizmle arasına mesafe koydu. Günlük alkışlar yerine uzun vadeli kazanımları önceledi. Bu da onu, özellikle demokrasi ve özgürlükler söz konusu olduğunda farklı bir konuma yerleştirdi.
O artık aramızda değil. Ama yazdığı her yazı, söylediği her söz, taşıdığı o duruş… Hepsi bir karakter mirası olarak kaldı. Günümüzde en çok da bu eksiliyor: Karakter. Herkesin bir fikri, bir tarafı var ama duruş sahibi olmak ayrı bir meziyet.
Zamanın akışında bazı insanlar, sadece yaşadıkları dönemle sınırlı kalmaz; onun ötesine geçen bir iz bırakırlar. Altan Öymen onlardan biriydi. Onu tanıyan herkesin belleğinde ortak birkaç kelime var: zarif, ağırbaşlı, beyefendi. Bu tanımlar belki de bir meslekten ya da siyasi görevden çok daha fazlasını ifade ediyor. Çünkü Öymen, yaşarken yalnızca olaylara değil, o olaylara karşı gösterilen tavra da örnek oldu.
1932 doğumlu Altan Öymen’in meslek yolculuğu, gazetecilikle başladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olarak sahaya adım attığında, Türkiye henüz demokratik yapıyı yeni yeni tanıyordu. Öymen’in gazeteciliği, sadece haber aktaran bir meslekten ibaret değildi; yazdıklarıyla kamuoyunu yönlendiren, dış politikadan iç siyasete kadar geniş bir yelpazede fikir üreten bir zihindi o.
Kalemini hiçbir zaman otoritenin gölgesine teslim etmedi. Çıkar hesaplarıyla değil, vicdan terazisiyle yazdı. Bu yüzden kalıcı oldu.
Altan Öymen, yalnızca bir gazeteci değildi. Siyasete atıldığı andan itibaren de çizgisinideğiştirmeyen bir siyasetçi oldu. 1999’da CHP Genel Başkanlığı görevine geldi. Belki kısa sürdü liderliği, ama yarattığı etki zamana meydan okudu.
Popülizmle arasına mesafe koydu. Günlük alkışlar yerine uzun vadeli kazanımları önceledi. Bu da onu, özellikle demokrasi ve özgürlükler söz konusu olduğunda farklı bir konuma yerleştirdi.
Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan neredeyse her kırılma anında Öymen’in kaleminden dökülen cümleler vardı. Bir manşetin ardında ya da bir kürsü konuşmasında yankılanan ses olarak tarihe tanıklık etti. Herkesin sustuğu anlarda bile yazmayı, anlatmayı sürdürdü. Sessizliğin gücüne inandı ama asla sessiz kalmadı.
İnsan ilişkilerinde zarafetin adıydı.
Siyaset ve gazetecilik gibi sert zeminlerde bile nezaketini kaybetmeyen, insan ilişkilerine özen gösteren bir duruş sergiledi. Onu tanıyanlar, çoğunlukla “zarif bir insandı” diyerek başlıyor anlatmaya.
Altan Öymen’le denk geldiğimizde mutlaka birkaç kelime eder, sohbet ederdik. Bir seferinde Gazeteciler Cemiyeti’ndeydik, elinde çantası vardı. Yardım etmek istedim, almak için uzandım. Ama ne yaptıysa o çantayı bana taşıttırmadı. “Hanımefendilere çanta taşıttırmayız,” dedi gülümseyerek.
Espiriliydi.
O artık aramızda değil. Ama yazdığı her yazı, söylediği her söz, taşıdığı o duruş… Hepsi bir karakter mirası olarak kaldı. Günümüzde en çok da bu eksiliyor: Karakter.
Herkesin bir fikri, bir tarafı var ama duruş sahibi olmak ayrı bir meziyet. Altan Öymen bu meziyeti, hayatının her evresinde taşıyan isimlerden biriydi.
Onu anlatmak, aslında bir dönemin özlemini dile getirmek demek. Çünkü bazı insanlar, sadece kendilerini değil, ait oldukları kültürü de temsil eder. Altan Öymen de gazeteciliğin, siyasetin ve en önemlisi insan olmanın onurlu temsilcilerindendi.
Ölümünden sonra gazeteci, siyasetçi dostları, çalışma arkadaşları onunla ilgili bol bol yazacaklar. Bu yazımla ben de kendisine genç bir gazeteci olarak veda ediyorum. Mesleğin artık bizim omuzlarımızda...
İlginizi Çekebilir