© Yeni Arayış

Gelecek kaygısı: Zamanın sessiz yankısı

Gelecek kaygısı, aslında hayatın değerini hatırlatan bir pusula da olabilir. Bize “henüz yaşamadıklarını yaşa, korktuklarını sorgula” der. Ve belki de en önemlisi, yarınların belirsizliğini kabullenerek yaşamı daha sahici kılar.

Gelecek kaygısı, insan zihninin en eski eşlikçilerinden biridir. İnsan beyni evrimin bir armağanı olarak, yalnızca şimdiyi değil geleceği de tasavvur edebilme kapasitesine sahiptir. Bu yeti bize plan yapma, hayatta kalma ve üretme gücü verirken; aynı zamanda gecenin sessiz saatlerinde içimizi daraltan endişeleri de beraberinde getirir.

Psikolojide bu durum, “anticipatory anxiety” yani önceden yaşanmış gibi hissedilen kaygı olarak tanımlanır. Kişi, henüz yaşanmamış bir olayı zihninde defalarca prova eder; olası senaryoların çoğu ise olumsuzdur. Oysa yapılan araştırmalar, bu felaket senaryolarının %80’inden fazlasının hiç gerçekleşmediğini göstermektedir. Beynimiz olasılıklardan çok, ihtimallerin gölgeleriyle savaşır.

Gelecek kaygısını azaltmanın yolları, aslında bugünü yeniden sahiplenmekten geçer. Mindfulness ve bilişsel davranışçı terapi, kişiye “şu anın kanıtı” ile düşünceyi sorgulamayı öğretir. “Şu anda elimdeki nedir, ne kadar gerçek, ne kadar varsayım?” sorusu, zihnin karanlık koridorlarını aydınlatmaya başlar. Çünkü gelecek kaygısının en güçlü ilacı, anın şefkatli ışığıdır.

Edebi açıdan bakıldığında da, kaygı insanın kendini sürekli yeniden inşa etme çabasının yankısıdır. Didem Madak’ın bir şiirinde dediği gibi: “Bütün kaygılarımın kuşlara yem olmasını istiyorum.” Şairin bu arzusu, aslında insan ruhunun evrensel özlemini dile getirir: hafiflemek, kaygının ağırlığını evrene bırakabilmek.

Fakat umut, yalnızca bir dilek değil, aynı zamanda bilimsel olarak da yeniden öğrenilebilen bir beceridir. Pozitif psikoloji araştırmaları gösteriyor ki, küçük adımlar—bir günlük tutmak, minnettarlık listesi yapmak, hatta bir dostla paylaşmak—beyinde güven duygusunu pekiştiren kimyasalları artırıyor.

Gelecek kaygısı, aslında hayatın değerini hatırlatan bir pusula da olabilir. Bize “henüz yaşamadıklarını yaşa, korktuklarını sorgula” der. Ve belki de en önemlisi, yarınların belirsizliğini kabullenerek yaşamı daha sahici kılar.

Çünkü, insan zihninin tüm karanlık senaryolarına rağmen hayat bize hep yeniden filizlenme fırsatı verir. Ve şunu unutmamak gerekir: “Gelecek, bugünün umutla kurulan cümlelerinden doğar.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER