© Yeni Arayış

Doların saltanatı sarsılıyor: Yeni para düzeninde taht kimin olacak?

Hayır, dolar yarın sabah tedavülden kalkmıyor. Hâlâ en güçlü, en likit ve en güvenilir liman. Ancak o artık sarayında yalnız bir kral değil.

Doların saltanatı bitmiyor; ama mutlak monarşiden, güçler ayrılığına dayalı bir meşrutiyete evriliyor. Bu yeni sistemin adı ne olur bilinmez ama oyunun kuralı şimdiden belli: Denge, çeşitlilik ve stratejik özerklik. Türkiye için bu yeni oyun, sadece para politikası değil; geleceğe pozisyon alma sanatı. Ve burada kazanan, sadece ekonomik gücü olan değil—oyunu en iyi okuyan olacak.

Tarih 1944. İkinci Dünya Savaşı hâlâ sürerken, dünyanın geleceğini belirleyecek bir toplantı ABD’nin kuzeydoğusunda, New Hampshire eyaletinde bulunan, ormanlık bir kayak kasabasında gerçekleşiyor: Bretton Woods. Tam adıyla "United Nations Monetary and Financial Conference", ama kulağa biraz sıkıcı geldiği için biz ona kısaca "dünyanın para sisteminin yazıldığı tatil toplantısı" diyebiliriz.

Toplantının yapıldığı yer de mütevazı değil: Mount Washington Hotel. Granit dağlarının eteğinde, Viktoryen mimarili, kırmızı çatılı ihtişamlı bir yapı. Normalde kayakçılar ve zengin tatilciler ağırlanır, o günlerde ise ekonomistlerin ve diplomatların terlediği odalara dönüşmüştü. Yüksek  lisans için New Hampshire’a gittiğimin ikinci günü ders kitaplarında okuduğum bu kasabayı ve o meşhur oteli merak edip, ziyaret etmiştim.

Bir grup takım elbiseli beyefendi, savaş yorgunu dünyanın ekonomik kaderini bir otel lobisinde, muhtemelen kahve eşliğinde çizdi ve sonra da viski içerek kutladı. Karar şuydu: Dolar altına geri kalan her şey de dolara bağlanacaktı. Bu, "Hepimizin kasasında altın yok ama hepimizin ABD'ye güveni tam (olmalı)" demenin kibar yoluydu. O gün dolar, sadece bir para birimi olmaktan çıkıp, dünyanın finansal işletim sistemi haline geldi.

1971’de ABD Başkanı Nixon altın karşılığı garantisini kaldırdı ama iş işten geçmişti. Dolar çoktan alışkanlığa, hatta bağımlılığa dönüşmüştü. Atı alan Üsküdar'ı geçmişti. Dolar, banka kasalarının, petrol varillerinin ve uluslararası ticaretin içine bir virüs gibi sızmış, tahtını çoktan sağlamlaştırmıştı.

2024 itibarıyla dünya merkez bankalarının rezervlerinin hâlâ yaklaşık %59’u dolar cinsinden tutuluyor. Euro %19, Japon Yeni %5 civarında. Çin Yuanı mı? Henüz mütevazı bir %3’te ama sesi giderek yükseliyor.

Sistemdeki Adaletsizlik Nerede? O 'Fahiş İmtiyaz' Dedikleri Şey...

Doların saltanatı, adına "Fahiş İmtiyaz" (Exorbitant Privilege) denen, dahice tasarlanmış bir adaletsizlik üzerine kuruludur. Gelin bu imtiyazı basit bir mahalle metaforuyla anlatalım:

Düşünün ki mahalledeki herkes alışveriş yapmak için sizin bastığınız özel bir kuponu kullanmak zorunda. Siz araba almak istediğinizde bodrumdaki baskı makinesini çalıştırıp yeni kuponlar basıyorsunuz. Ama komşunuz bisiklet almak istediğinde, o kuponları kazanmak için gerçekten çalışmak, mal veya hizmet üretmek zorunda.

İşte ABD'nin yaptığı tam olarak bu. Dünyanın geri kalanı dolar kazanmak için petrol satarken, teknoloji üretirken, tekstil ihraç ederken; ABD, kendi borcunu finanse etmek veya ekonomisini canlandırmak için sadece Merkez Bankası'na (Fed) "biraz daha basın" talimatı verebiliyor. Bu durumun üç adaletsiz sonucu var:

1. Enflasyon İhracatı: Fed, piyasaya trilyonlarca dolar sürdüğünde, sadece ABD değil, rezervinde dolar tutan tüm dünya ülkelerinin parası da dolaylı olarak değer kaybeder. Yani ABD kendi ekonomik sorununu, dünyanın geri kalanına fatura etme lüksüne sahiptir.

2. Sınırsız Borçlanma: ABD, dünyanın en büyük borçlusu olmasına rağmen iflas etmez. Çünkü borcu, yine kendi bastığı parayladır.

3. Politik Silah: Bu sistem, ABD'ye "beğenmediği" ülkeleri küresel finans sisteminden dışlama (SWIFT yaptırımları gibi) ve ekonomik olarak boğma gücü verir.

Kriz Nasıl Doğdu? Tahtı Sallayan Üç Büyük Deprem

Bu adaletsiz ama istikrarlı görünen yapı, son 20 yılda üç büyük depremle sarsıldı. İşte çok kutuplu sisteme gidişin fitilini ateşleyen o olaylar:

Deprem 1: 2008 Küresel Finans Krizi

Kriz, Amerikan emlak piyasasında, yani sistemin tam kalbinde başladı. Ancak faturasını tüm dünya ödedi. Bu olay, kralın aslında çıplak olabileceğini ve ABD merkezli bir krizin herkesi yutabileceğini acı bir şekilde gösterdi. Güven sarsılmıştı.

Deprem 2: Doğu'nun Yükselişi

Çin, Hindistan ve diğer BRICS ülkeleri, artık dünyanın "ucuz üretim atölyeleri" değiller. Küresel GSYH'nin üçte birinden fazlasını üreten bu devler, haklı olarak sordular: "Madem ekonomik güç bizde, neden hâlâ tüm ticaretimizi dolarla yapmak ve ABD'nin kurallarına uymak zorundayız?" Bu, ekonomik gücün jeopolitik temsile dönüşme talebiydi.

Deprem 3: Doların Silah Olarak Kullanılması

Rusya'nın SWIFT sisteminden çıkarılması, İran'a yönelik yaptırımlar ve Çin ile başlayan ticaret savaşları... Bu hamleler, Fahiş İmtiyaz'ın sadece ekonomik değil, aynı zamanda sert bir jeopolitik silah olduğunu kanıtladı. Ülkeler için dolara alternatif bulmak, bir tercih meselesi olmaktan çıkıp ulusal güvenlik meselesine dönüştü.

İşte bu üç deprem, Yuan'dan Euro'ya, dijital paralardan, BRICS'in ortak para arayışına kadar tahtın taliplilerini cesaretlendirdi.

Hayır, dolar yarın sabah tedavülden kalkmıyor. Hâlâ en güçlü, en likit ve en güvenilir liman. Ancak o artık sarayında yalnız bir kral değil. Etrafı, tahttan pay isteyen hırslı prenslerle (Euro, Yuan), gücünü dijital kodlardan alan teknokrat soylularla (CBDC'ler, Kripto Paralar) ve kendi aralarında ittifak kuran yeni beyliklerle (BRICS) çevrili. Finansal düzenin tahtında artık sessiz rekabetin sesi yükseliyor. 

Türkiye Bu Yeni Oyunda Nerede Durmalı?

Bu karmaşık denklemde Türkiye gibi ülkeler için oyun alanı yeniden şekilleniyor.

✅ Fırsatlar:

• Finansal Egemenlik: Ulusal paralarla (swap anlaşmaları vb.) yapılan ticaretin artması, bizi Fed'in faiz kararlarına karşı daha az kırılgan yapabilir.

• Yeni Finansman Kanalları: Dolar hegemonyasının kırılması, Çin Kalkınma Bankası'ndan veya Körfez fonlarından daha çeşitli ve belki de daha uygun koşullu kaynak bulma imkânı yaratır.

• Stratejik Esneklik: Farklı para bloklarıyla dengeli ilişkiler kurarak ekonomik manevra alanımızı genişletebiliriz. Türk ihracatçıları, Euro ve Yuan bazlı sözleşmeleryapmaya teşvik edilmeli. Bu, sadece risk yönetimi değil, yeni ticari ortaklıkların anahtarıdır.

• Dijital Türk Lirası, sadece iç piyasaya değil, bölgesel ve uluslararası dijital ticarete hazır hale getirilmeli.

❌ Riskler:

• Çok Yönlü Volatilite: Kur çeşitliliği kontrolsüzse felakettir. Çok kutuplu sistem, daha fazla bilinmeyenle işlem yapmak demektir. Artık sadece Dolar/TL kurunu değil, aynı anda birden fazla ana para biriminin hareketlerini izlemek ve bunlara karşı pozisyon almak gerekecek. Bu, kur yönetimini daha karmaşık hale getirir.

• Bloklar Arası Sıkışma: Bir tarafta ABD, diğer tarafta Çin-BRICS bloku... Bu yeni soğuk savaş ortamında yanlış bir stratejik pozisyon, Türkiye'yi ekonomik olarak izole edebilir. ABD ve AB ile ilişkiler sürerken, Çin ve BRICS bloklarıyla da dengeli ama temkinli ilişkiler yürütmek gerekir. Trump, doğru bir teşhisle bu iki bloğu ABD hegemonyası için tehdit olarak görüyor. Bundan dolayı kendine özgü yöntemlerle tahtını korumaya çalışıyor.

Final Sahnesi: Kral Ölmedi Ama Saray Kalabalıklaştı

Dolar hâlâ kral olabilir, ama sarayda yalnız değil. Çin’in dikkatli adımlarla gelen Yuan’ı, Avrupa’nın yıllardır sabırla yürüttüğü Euro’su, BRICS’in hayali ortak parası, hepsi sahnede. 

Hayır, dolar yarın sabah tedavülden kalkmıyor. Hâlâ en güçlü, en likit ve en güvenilir liman. Ancak o artık sarayında yalnız bir kral değil. Etrafı, tahttan pay isteyen hırslı prenslerle (Euro, Yuan), gücünü dijital kodlardan alan teknokrat soylularla (CBDC'ler, Kripto Paralar) ve kendi aralarında ittifak kuran yeni beyliklerle (BRICS) çevrili. Finansal düzenin tahtında artık sessiz rekabetin sesi yükseliyor.

Doların saltanatı bitmiyor; ama mutlak monarşiden, güçler ayrılığına dayalı bir meşrutiyete evriliyor. Bu yeni sistemin adı ne olur bilinmez ama oyunun kuralı şimdiden belli: Denge, çeşitlilik ve stratejik özerklik. 

Türkiye için bu yeni oyun, sadece para politikası değil; geleceğe pozisyon alma sanatı. Ve burada kazanan, sadece ekonomik gücü olan değil—oyunu en iyi okuyan olacak.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER