© Yeni Arayış

Derinlik denkliği

Derinlik denkliği, modern çağın hızına inat, ruhun yavaşlığıdır. İnsan, kendine sorabilir: “Benim derinliğime denk kim var bu hayatta?” Belki çok az. Belki bir ya da iki kişi. Ama onlar bulunduğunda, ömrün kalabalıkları bile insana yalnız gelmez.

İnsan ilişkilerinde yıllardır en çok tartışılan şey “denk olmak”tır. Sosyo-ekonomik koşullar, eğitim düzeyi, kültürel arka plan… Hepsi önemli elbette. Ama bana sorarsanız, asıl belirleyici olan, bu dünyada çoğu kez gözden kaçan bir denkliğe sahip olup olmamaktır: derinlik denkliği.

Bir insanla karşılaştığınızda, onunla aynı şehirde doğmuş olmanız, benzer aile geleneklerine sahip olmanız veya aynı seviyede kazanıyor olmanız size bir zemin sağlar. Fakat göz göze geldiğinizde, aynı derinliğe sahip değilseniz, o zeminin üzerinde yürümek çok zordur. Çünkü biri için hayat yalnızca “bugünü geçirmekten” ibaretken, diğeri için “bugünden yarına iz bırakmak”tır. Biri için aşk, güzel bir vakit geçirme aracı iken, diğeri için “varoluşun merkezine dokunan bir deneyim”dir.

Derinlik denkliği, suskunlukta bile anlaşabilmektir. Düşüncenin, duygunun ve hatta hayalin ritminin aynı hızda akmasıdır. Bu denkliği bulduğunuzda, beraber yürüdüğünüz yolun taşları bile daha az yorucu gelir. Çünkü aynı manzaraya aynı açıdan bakabilir, aynı yarayı farklı kelimelerle de olsa aynı titizlikle sarabilirsiniz.

Albert Camus, “Sevgi, iki insanın birbirine bakması değil, aynı yöne bakmasıdır” der. Ama aynı yöne bakabilmek için aynı derinliğe sahip olmak gerekir. Aksi halde biri gökyüzündeki yıldızları sayarken, diğeri yalnızca önündeki kaldırım taşlarını görecektir. İkisi de gerçektir, ikisi de değerlidir ama aynı evrenin diliyle konuşmazlar.

İlişkilerde derinlik denkliği, yalnızca romantik bağlarda değil dostluklarda da belirleyicidir. Kimilerinin yanında sürekli “yüzeyde” kalırsınız; kahkahalar vardır, sohbet akar ama ruhunuza değen bir şey olmaz. Oysa bazıları vardır, sadece iki cümle kurar ve siz günlerce o cümlenin yankısını duyarsınız. İşte orada derinlik denkliği devreye girmiştir.

Ve belki de en acısı, bu denklik yoksa, diğer her şeyin—maddi imkânların, sosyal uyumun, hatta fiziki çekimin—bir gün anlamsızlaşmasıdır. Çünkü hayat, yalnızca yan yana durmakla değil, aynı kuyunun dibinden birbirine bakmakla anlamlıdır.

Derinlik denkliği, modern çağın hızına inat, ruhun yavaşlığıdır. İnsan, kendine sorabilir: “Benim derinliğime denk kim var bu hayatta?” Belki çok az. Belki bir ya da iki kişi. Ama onlar bulunduğunda, ömrün kalabalıkları bile insana yalnız gelmez.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER