CHP’nin kayyum çıkmazı
SİYASETCHP, iki defa olağanüstü kurultay yaptı veya olağan kurultay takvimi işliyor diye kendisine fazla güvenmesin bence. CHP, kurultaylarını yapabilir ama hiç beklemediği bir anda da kayyum kararı gelebilir. Ona göre hazırlıklı olmakta fayda vardır.
Eylül ayına bir girdik tam girdik.
Önce adli yıl, CHP’nin İstanbul teşkilatına kayyum kararıyla açıldı.
Neredeyse bir buçuk asrı deviren anayasal parlamenter demokrasi tarihimizde, bir siyasî partiye kayyum atandığı görülmemişti.
Ne oluyor demeye kalmadan, mahkeme kararını uygulamak isteyen kolluk kuvvetleri, CHP’nin il binasını ablukaya kaldı.
İstanbul örgütünü kayyuma teslim etmek istemeyen CHP’liler, nöbet tutmaya başladır. Ama nafile…
CHP kaynaklarının açıkladığına göre beş bin polisle kapıya dayanan kayyum, gazlı müdahaleyle binaya girdi. Ancak kuşkusuz CHP’liler büyük bir demokrasi mücadelesi verdi.
İstanbul’daki görüntülerin bir benzerinin CHP Genel Merkezi’nde de yaşanabileceği konuşulmaya başlandı. Hatta iktidarın bir nevi “ön gösterim” yaptığı değerlendiriliyordu.
Çünkü CHP’liler, İstanbul’da demokrasiye sahip çıkmaya çalışırken Ankara’da kamuoyunda mutlak butlan davası olarak bilinen duruşma yaklaşıyordu. Özgür Özel’in genel başkanlık koltuğuna oturduğu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği kurultayla ilgili sözde bazı şaibeler vardı.
Bu nedenle kurultayın iptal edilerek eski yönetimin geri getirilmesi üzerinde duruluyordu.
İstanbul’daki hadiselerin Ankara’nın provası olduğu konuşulurken, Ekrem İmamoğlu çok kritik bir tarihte hâkim karşısına çıktı. Takvimler, Türkiye’nin hafızasına kazınan bir darbenin yıl dönümü olan 12 Eylül’ü gösteriyordu.
Tam 12 Eylül gününe denk gelecek şekilde bu kadar hadise üst üste binince CHP “darbe” söylemlerini dolaşıma soktu.
Bununla da kalmadı elbette.
Üç gün sonra CHP’nin beklenen davası görüşüldü ve erteleme kararı çıktı. Mahkeme erteleme verince tansiyon biraz düşer diye yorumlanıyordu.
Ama öyle olmadı.
CHP’li delegeler, olası kayyum kararına karşılık partiyi olağanüstü kurultaya götürmek için imza topladılar. Böylece kayyum gelse dahi fazla oturamayacaktı.
Bu sefer de kurultaya ilişkin itirazlar yapılmaya başlandı. CHP’nin kurultayı toplansın istenmiyordu. Gerilim mahkeme kararıyla biraz yumuşar diye beklenirken herkes ekran başında nefes tutmaya başladı.
Acaba mahkeme ne karar verecekti?
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ne açıklama yapacaktı?
Kurultay toplanabilecek miydi?
En nihayetinde kurultayın toplanmasının önünde bir engel olmadığı açıklandı.
Şimdi önümüzde nur topu gibi yeni bir gündem vardı.
24 Ekim’deki duruşmadan mutlak butlan ya da kayyum kararı çıkabilir miydi?
Bu konuda iki farklı görüş hâkim aslında. Kimilerine göre CHP’nin üst üste düzenlediği iki olağanüstü kurultay ve hâlihazırda devam eden olağan kurultay takvimi, mahkemenin savlarını boşa düşürüyor. Zaten mahkemenin böyle bir yetkisi de yok.
Kimileriyse bu davanın zaten hukukla bir ilgisi olmadığını ve tamamen CHP’yi felç etmeye yönelik siyasî bir operasyon niteliği taşıdığını savunuyor. Her an, her şey beklenebilir yani.
Açıkçası ben de naçizane hukukî bir perspektiften bakmanın havanda su dövmekten farksız olduğunu düşünenlerdenim. Hukukun üstünlüğünü elbette ilke edinmiş birisiyim ama hukukun olduğu yerde böyle bir davanın zaten hiç olmaması gerekirdi.
Kaldı ki duruşmanın ertelendiği 24 Ekim tarihi de oldukça kritik. Cuma gününe denk gelmesi dolayısıyla “acaba muhtemel bir operasyon mu?” minvalinde soru işaretleri doğurdu.
Bilindiği gibi siyasî iktidar, bu nevi geniş çaplı operasyonları hafta sonuna denk gelecek şekilde yapıyor ki piyasalar açısından zaman kazanabilsin.
Hatta CHP’ye yönelik baskılar ve Ekrem İmamoğlu’nun 12 Eylül günü yargılanması, kulağımda darbe söylemlerini çok yankıladı sanırım. Burada somut anlamda bir darbeden söz edemeyiz ama Türkiye’de darbeler dahi hep Cuma’ya denk gelecek biçimde yapılır.
CHP, iki defa olağanüstü kurultay yaptı veya olağan kurultay takvimi işliyor diye kendisine fazla güvenmesin bence.
Hadi buna da tarihten bir örnek vereyim.
12 Eylül 1980 askerî darbesinin normalde aynı yılın Temmuz ayında gerçekleştirilmesi planlanıyordu.
Ama darbecilerin planlarını bozan bir şey oldu.
CHP, Süleyman Demirel’in başkanlığındaki hükümete gensoru verdi. Necmettin Erbakan’ın partisinin de desteğiyle Demirel’i devirmeyi umuyordu. CHP zaten meclis çoğunluğunu elinde tutuyordu. Birkaç sandalye eksiği vardı sadece. Onu da Erbakan kapatabilirdi.
Eski hükümet ortağıydı neticede. Altı bakanlığa fitti.
Erbakan’ın partisinin amblemi anahtardı. Baktı gördü ki Demirel’i devirmede CHP için anahtar konumunda, ben bir de başbakanlık istiyorum diye çıkıverdi.
Başbakanlık ve altı bakanlık istiyordu. Gerisi CHP’nin olabilirdi.
Yahu hocam, senin yirmi vekil var, CHP’nin iki yüz küsur sandalyesi var. Aradaki fark on kat, hiç olur mu öyle şey dedilerse de dinlemedi.
Erbakan yan çizince, Demirel güven tazelemiş oldu.
Darbeciler, yeni güvenoyu almış hükümete darbe yapılamayacağına karar verdiler. Sakıncalı olabilirdi. En iyisi biraz erteleyelim bu işi dediler.
Daha sonra 6 Eylül’de uzlaşıldı.
Fakat gene darbe yapılamadı. Bu sefer de Erbakan yurt dışına çıkmıştı. Dönmesini beklediler ve 12 Eylül günü düğmeye bastılar.
Demem o ki huylu huyundan vazgeçmez. CHP, kurultaylarını yapabilir ama hiç beklemediği bir anda da kayyum kararı gelebilir. Ona göre hazırlıklı olmakta fayda vardır.
İlginizi Çekebilir