© Yeni Arayış

Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?

1995’teki yasa değişikliğinin altında Cumhuriyetçi Türk Partisi-Demokrat Parti koalisyon hükümetinin imzası vardı. Elbette muazzam bir yağma dönemini ve inşaat furyasını başlatacak bu kararı kendi inisiyatifleriyle alamazlardı, arkalarında Tansu Çiller başbakanlığındaki Türkiye hükümeti vardı.

30 yılda çok şey değişti Kıbrıs’ın kuzeyinde. Değişmeyen tek şey, Çiller’in bizimkileri ile sizinkilerinin el ele kol kola Rum malı yağmasına devam etmesi. Çok da uzak olmayan bir gelecekte bu yağmanın bedelini hem Türkiye hem KKTC halkı ödeyecek.

Türkiye’deki birçok medya kuruluşu geçen hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kıbrıs sorununun en alengirli konularından biri olan mülk meselesiyle ilgili aldığı kararı okurlarına “mutlu bir haber” olarak duyurdu. Örneğin, Hürriyet ve Milliyet gazetelerine göre bu karar “KKTC’yi sevindirmiş, Rumları üzmüştü.” Çünkü AİHM mülk uzlaşmazlığı konusunda, KKTC’de kurulu Taşınmaz Mal Komisyonu’nu adres göstermişti. KKTC’de de iktidar çevreleri AİHM kararını benzer bir coşkuyla karşıladılar. Türkiye’ye verilen 18 bin euroluk manevi tazminat cezası bile moralleri bozmamıştı.

KKTC’de yayımlanan Avrupa gazetesi ise AİHM kararının Türkiye ve KKTC kamuoylarına eksik duyurulduğunu ortaya çıkardı. Öncelikle şunları söyleyelim; dava konusu mülk, bir zamanların turizm cenneti Maraş’taki Rumlara ait olan ama Türklerin kullandığı 20 daireli bir apart otel. Mülkün sahibi Rum turizm şirketi 2007 yılında KKTC’deki Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan yaklaşık 52milyon euro tazminat talep etmişti. Komisyon tazminat miktarını çok bularak 14 milyon euro ödemeyi önerdi ama bunu kabul etmeyen Rum şirketi KKTC’deki en yüksek yargı organı olan Yüksek Mahkeme’ye başvurdu. Yüksek Mahkeme’nin başvuruyu “tazminat miktarı konusunda biz yetkili değiliz” diye geri çevirmesi üzerine dava 2010 yılında AİHM’e taşındı ve geçen hafta sonuçlandı. 

Gelelim, Türkiye’deki medyanın ve KKTC’deki iktidar medyasının yazmadığı kısma. Avrupa gazetesinin aktardığına göre AİHM, davacı şirket ile Taşınmaz Mal Komisyonu’nun tazminat miktarını belirlemesi kararı vererek üç aylık süre tanımış. 3 ay sonra miktarın ne olduğunu göreceğiz. 52 milyon euro isteyen ve 14 milyon euro’yu kabul etmeyen şirket hangi miktara tamam der bilemiyoruz. Ortada buluştuklarını düşünsek bile Taşınmaz Mal Komisyonu sözgelimi 30-35 milyon euro gibi bir parayı ve tabii 2007’den beri biriken faizi ödeyecek. 

Dolayısıyla habere konu olan kararda Türkiye ya da KKTC açısından sevinilecek hiçbir şey yok. Bir kere, AİHM’in Taşınmaz Mal Komisyonu’nu adres göstermesi bir müjde değil, AİHM daha önce de birçok kez bu kararı almıştı. Nitekim uzun zamandır bu konuda AİHM’e taşınmıyor, anlaşmazlıklar Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden çözülüyordu. 

AİHM kararını bırakalım müjde gibi değerlendirmeyi, “Türkiye için kara haber” bile diyebiliriz. Evet, Türkiye için bir kara haber çünkü her ne kadar KKTC’de kurulu olsa da Taşınmaz Mal Komisyonu, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesindeki sorumluluğunu yerine getirmesi için kurulmuş bir mekanizma. Zaten KKTC’yi Türkiye dışında hiçbir ülke tanımıyor. Yani uluslararası toplumun gözünde KKTC diye bir ülke yok ve olmayan bir ülke herhangi bir uluslararası sözleşmenin tarafı olamaz. Dolayısıyla ne kadar tazminat verilirse verilsin bu parayı Türkiye, dolayısıyla Türkiyeli vergi mükellefleri ödeyecek. Bu kadarla kalsa iyi. AİHM kararı Maraş’taki tüm taşınmaz Rum malları için de emsal olacak.

Daha önce bu köşede yazmıştım, bir kez daha tekrar edeyim. Tüm bu davaların veyaşanan mülkiyet krizinin asıl sebebi, KKTC’deki 52/1995 sayılı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Yasası’dır. Bu yasanın önceki halinde Kıbrıs’ın kuzeyinde Rumlara ait gayrimenkulleri satın alanlar tapu değil, “kesin tasarruf belgesi” alıyordu. Yasa 1995’te değiştirildikten sonra kesin tasarruf belgeleri, tapu (yerel adıyla koçan) sayılmaya başlandı. Ve ardından ABD’deki altına hücum dönemi gibi Rum mallarına hücum ve yağmalama dönemini yaşadık.

1995’teki yasa değişikliğinin altında Cumhuriyetçi Türk Partisi-Demokrat Parti koalisyon hükümetinin imzası vardı. Elbette muazzam bir yağma dönemini ve inşaat furyasını başlatacak bu kararı kendi inisiyatifleriyle alamazlardı, arkalarında Tansu Çiller başbakanlığındaki Türkiye hükümeti vardı. Avrupa Gazetesi yazarı Salih Arap, KKTC’deki koalisyon hükümetinin başbakan yardımcısı ve CTP Genel Başkanı Özker Özgür ile Çiller arasında geçen çok ilginç bir diyaloğu yazdı geçen hafta. Aktardığına göre, Özgür Çiller’e, “Bu kadar çok Rum malına tapu verirsek yarın öbür gün karşımıza çıkacak tazminatları nasıl ödeyeceğiz?” diye sormuş; Çiller KKTC’deki Türkiyeli göçmenleri kastederek “Bizimkileri biz öderiz” demiş ve eklemiş; “Siz sizinkileri düşünün”. 

Çiller’in “sizinkiler” dediği Kıbrıslı Türklerdi. Ancak son karardan anlaşılacağı üzere, AİHM sizinkiler-bizimkiler ayırmadan cezayı Türkiye’ye kesiyor.

30 yılda çok şey değişti Kıbrıs’ın kuzeyinde. Değişmeyen tek şey, Çiller’in bizimkileri ile sizinkilerinin el ele kol kola Rum malı yağmasına devam etmesi. Çok da uzak olmayan bir gelecekte bu yağmanın bedelini hem Türkiye hem KKTC halkı ödeyecek.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER