Yoksulluk tırmanıyor
SİYASETÜlkenin idari sisteminde köklü değişiklikleri, yerinden yönetime ilişkin projelerini paylaşmalı. Güçlendirilecek belediyelerin üstlenmelerini öngördükleri hizmetleri, kamuoyu ile paylaşmalı. Köklü bir vergi reformunu gündeme getirmeli.
Belirsizliklerin arttığı bu ortamda, muhalefet halk desteğini yoksulluğun temel nedenlerinde aramak zorunda. Tarımda giderek dışa bağımlı hale gelen, iç üretim yerine ithalat ile günübirlik önlemler alan iktidara karşı, izleyeceği politikayı belirlemeli.
TÜİK; ekonomideki kötü gidişi simgeleyen, önemli bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Gelir dağılımında; Cumhuriyet tarihimiz boyunca yaşanmadık ölçüde eşitsizlik söz konusuydu. Özellikle orta sınıf olarak tanımlanan kesimin, giderek yoksullaştığı görülüyordu. En alt gelir grubunu oluşturan, % 16 ‘lık dilim ise yoksulluk ile açlık sınırları arasında konumlanıyordu.
İktidarın ekonomik politikaları; desteklediği dar bir grubun kamu kaynakları ile sınırsız zenginleşmesi sonucunu verdi. Ancak ekonomi politikasının kamuoyunda yeterince tartışılmasını, günümüze kadar başarıyla engelledi.
Halk oyu ile göreve gelen CHP’li Belediye başkanlarının, henüz somut delillere dayanmayan gerekçelerle tutuklanmalarını, denetimindeki medya aracılığıyla sıradanlaştırdı.
AKP’nin bu süreçteki dayanağı, yolsuzlukla suçlanan Belediyelerin neredeyse tamamında, geçmişte AKP’li Başkanlar döneminde ihale kazanan müteahhitlerin bulunmalarıydı. CHP Yönetiminin bu mekanizmayı sorgulamadığı ya da fark edemediği anlaşılıyor.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan bu sürecin demokrasi kriterleri ile değerlendirilmesi imkânsız. CHP Üst Yönetimi yurt çapında düzenlediği mitingler ile baskıyı dengelemeyi amaçladı.
Geniş katılımlı gösterilerde; kitlesel tepki yukarıda değindiğimiz araştırmanın sonuçlarını bir anlamda doğruladı. Ana Muhalefet Partisi önceki seçimlerde başarısız olduğu illerde; örneğin Erzurum, Yozgat, Konya’da coşkulu kalabalıklarca karşılandı.
AKP ise MHP’nin öne çıkışı ile Ortadoğu’daki siyasal gelişmelerle örtüşen, dış politika sürecini başlattı. Ortadoğu’da siyasal sınırların yüz yılı aşkın bir aradan sonra yeniden çizildiği bu dönemde, MHP Genel Başkanının dile getirdiği yaklaşımın, ABD’nin BOP projesinden bağımsız geliştiğini düşünmek tam anlamıyla, safdilliktir.
CHP bu aşamada partinin siyasal karar mekanizmasını “Cumhur Başkanlığı Aday Ofisi” adıyla tüzelleştirilmeye çalışılan, ikili bir yapı ile sürdürüyor.
Gelişmeler, geçmişte İttihatçıların (İTP), Merkezi Umumisi ile Meclisi Mebusan Grubunun yönetimleri arasındaki ilişkileri andırıyor. Ancak bu modelin henüz Cumhur İttifakını huzursuz ettiğine ilişkin belirtiler yok.
Hafta sonunda KKM uygulamasına son veren ekonomi yönetiminin, dış kaynak girişiyle farklı başlıklar altında borçlanmayı sürdüreceği anlaşılıyor.
Belirsizliklerin arttığı bu ortamda, muhalefet halk desteğini yoksulluğun temel nedenlerinde aramak zorunda. Tarımda giderek dışa bağımlı hale gelen, iç üretim yerine ithalat ile günübirlik önlemler alan iktidara karşı, izleyeceği politikayı belirlemeli. Örneğin tarımda ekilebilir arazilerin, miras yoluyla bölünmesini engelleyecek düzenlemeleri tartışmalı. Maden arama ruhsatları ile yok edilen orman varlığımız ve yeraltı sularını yok eden arama yöntemlerini, çözüm önerileriyle gündeme getirmeli.
Ülkenin idari sisteminde köklü değişiklikleri, yerinden yönetime ilişkin projelerini paylaşmalı. Güçlendirilecek belediyelerin üstlenmelerini öngördükleri hizmetleri, kamuoyu ile paylaşmalı. Köklü bir vergi reformunu gündeme getirmeli.
Kamuoyunun; muhalefetin bu konulardaki tasarımlarını paylaşmasına, en azından Cuma namazı sonrası cami avlularında verilen demeçler kadar ilgi göstereceğine hiç kuşku yok.
İlginizi Çekebilir