© Yeni Arayış

Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir

Dünyanın en büyük ahşap yapılarından biri olan ve önemli bir tarihsel belge değeri taşıyan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin korunması ve yeniden işlevlendirilmesi son derece çetrefilli ve zor bir mimari mesele.

Dünyanın en büyük ahşap yapılarından biri olan ve önemli bir tarihsel belge değeri taşıyan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin korunması ve yeniden işlevlendirilmesi son derece çetrefilli ve zor bir mimari mesele. Ancak bu sürecinin zorluklarla dolu olduğu kadar çok büyük fırsatlar da yarattığı açık.

İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi, Büyükada’da yıkılmakta olan Rum Yetimhanesi için önemli bir karar almış.

Patrikhanenin en yüksek karar organı olan Sen Sinod Meclisi “yıllardır kaderine terk edilmiş yapının ekolojik standartlara uygun bir otel olarak” yeniden işlevlendirilmesine karar vermiş.

Yetimhane binası “Prens Adaları’nın mimari ve sosyal dokusuna uyumlu bir turizm yapısı” olarak değerlendirilecekmiş.

Yetimhane’den otel olur mu? Hem de 5 yıldızlı bir otel?

Olur. Zaten otel olarak yapılmıştı.

Otel olmaz mı? Olur.

Konut olmaz mı? O da olur.

Bir yatırımcı Yetimhane’yi imar kısıtlamalarının olduğu doğal ve tarihi bir bölgenin içinde ayrıcalıklı bir imar izni olarak değerlendirebilir.

Yetimhane, ya da yapıldığı tarihteki adıyla “Prinkipo Palace”, bundan tam 127 yıl önce -sonradan işlevlendirildiği gibi bir eğitim yapısı olarak değil- süitlerden oluşan, uzun süre kalınabilecek lüks bir otel olarak tasarlanmış ve Büyükada’nın Hristos tepesine, ormanın içine inşa edilmişti. Dönemin saray mimarı, Osman Hamdi beyle birlikte Sanayii Nefise'nin kurucusu, yöneticisi, İstanbul’da Arkeoloji Müzesi, Osmanlı Bankası, Duyunu Umumiye, Mektebi Tıbbiye, Pera Palas gibi önemli yapıların projelerine imzasını atmış olan ünlü mimar Alexandre Vallaury tarafından. 

Ancak günümüzde dünyanın en büyük ahşap yapılarından biri olan ve önemli bir tarihsel belge değeri taşıyan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin günümüzün koşullarında bir hafıza mekanı olarak korunması ve yeniden işlevlendirilmesi son derece çetrefilli konu.

Tarihi duvarların örneğin camlı çerçeveler içinde korumaları, yapının bütünün içine çok iyi yerleştirilmiş tümüyle çelik strüktürel bir askıya alınması, tarihi mekanlarının yüksek teknolojili tasarımlarla güvenlik ve konfor açısından geliştirilerek yeni standartlara kavuşturulması…

Bu zorlu restorasyon sürecinin hangi yaratıcı mimari yöntemlerle, nasıl gerçekleştirilebileceği çok yönlü bir tartışma konusu.

Yeniden işlevlendirme ve koruma sürecinin zorluklarla dolu olduğu kadar çok büyük fırsatlar da yarattığı açık. Ancak dünyada ses getiren, ufukları geliştiren mimari projeler de zor koşullarda elde edilen yaratıcı deneyimlerle ortaya çıkıyor.

Bu da baştan beri hep işaret edildiği gibi bu amaç için yaratıcı bir proje yönetimi sürecine ihtiyaç olduğu açık.

Bu dönüşüm projesi dünyada bir mimarlık olayı olabilir. Yetimhane’nin yıldızı “Tehdit Altındaki Mimari Miras Listesi”nde olmak yerine  “En Başarılı Mimari Koruma Uygulaması” olarak yeniden parlayabilir. Bu proje şehrin, ülkenin, hatta bölgenin "kamusal hayatı"nda büyük bir gelişme sağlayabilir.

İstanbul’un kadim nüfusu olan Rumlar 20. yüzyılda şehirlerinden sürüldüler, yok oldular. Dolayısı ile geçmişte olduğu gibi eğitim amaçlı kullanılması mümkün değil.  Ancak Patrik Hazretleri’nin iade edilirken dönemin başbakanına söylediği gibi “küresel bir çevre ve diyalog enstitüsü” yapma fikri de zihinlerde yeni ufuklar açabilir.

Eğer Yetimhane’de ses getirecek, dünyanın en iyi koruma uygulamalarından birinin gerçekleştirilmesi isteniyorsa,  o zaman -bugüne kadar yürütüldüğü gibi kapalı uçlu süreçlerle zaman kaybetmek yerine daha sıfır noktasından itibaren- yaratıcı bir projelendirme sürecini hayata geçirmek gerekli. 

Bu yapılmadığı takdirde yatırımcı -araçsal bir bakışla, kar amacıyla-  ayrıcalıklı bir yapılaşma fırsatı olarak değerlendirecek.  

Bu durumda  “altın yumurtlayacak bir tavuk yalnızca karın doyurmak” için kullanılmış olacak.

Bilmiyorum, hangisi tercih edilecek? Sonuçta şehrin geleceğini ilgilendiren muazzam önemli bir uğraş. Dünyada ses getirecek, dünyada herkesin örnek olarak göstereceği, adından söz edeceği bir başarı hikayesi mi? Yoksa kar amaçlı, araçsal bir bakışın hakim olduğu basmakalıp bir mimari dönüşüm projesi mi?  

Dünyanın en büyük ahşap yapılarından biri olan ve önemli bir tarihsel belge değeri taşıyan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi’nin korunması ve yeniden işlevlendirilmesi son derece çetrefilli ve zor bir mimari mesele.

Ancak unutmayalım, mimarlık zor koşullardan doğar.

Yalnızca bir yapının fiziki özelliklerinin korunmasından söz edenler, bu zorluğu kimi zaman unutmuş gibi yapabilirler. Bu romantik yaklaşımın karşısında ise gerçeklerden söz ediyormuş gibi yapanlar yer alır. Finansman sorunlarından, yapının onarım maliyetinden, yönetim giderlerinden söz ederler.

Mimarlık uygulamayla ilişkili ama ondan bağımsız zihinsel eylemsellik. Onun bağımlı hale getirilmesi, zihinlerin felç olmasına yol açabilir. Araçsal yaklaşımlar mimarlığın mezarıdır.

Bu nedenle mimarların da içinde olduğu yaratıcı bir proje yönetimi ekibinin kararlar verildikten sonra değil, daha başlangıçta sürece katılmaları beklenir. Mimarlık kapsayıcı ilişkiler içinde, yaratıcı çözümlerle, programlarla bağlar kurarak çetrefilli bir konu olan koruma ve yeniden işlevlendirme süreçlerinde bir kaldıraç işlevi görebilir. 

Soru şu: Yetimhane aklımızın alamayacağı tarihsel koşulların eşsiz bir belgesi. Eğer öyleyse onun geleceği için kurulan hayaller de, bu hayalleri hayata geçirmek için gerçekleştirilecek eylemsellikler de öyle olmasın? 

İstanbul’un kadim nüfusu olan Rumlar 20. yüzyılda şehirlerinden sürüldüler, yok oldular. Dolayısı ile geçmişte olduğu gibi eğitim amaçlı kullanılması mümkün değil.  Ancak Patrik Hazretleri’nin iade edilirken dönemin başbakanına söylediği gibi “küresel bir çevre ve diyalog enstitüsü” yapma fikri de zihinlerde yeni ufuklar açabilir.

Şehrin kadim nüfusu, Rumların yokluğunu  hafızalarımızda olduğu kadar bilimsel çalışmalarla yeniden bir varlığa dönüştürecek yaratıcı, zorlu, sürekli bir uğraş...

Görüldüğü gibi Yetimhane'yi koruma ve yeniden işlevlendirme sürecinin zorluklarla dolu olduğu kadar çok büyük fırsatlar da yarattığı açık.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER