© Yeni Arayış

Strazburg’da boş bırakılan koltuk

Bu Komite toplantısı, Avrupa’da yerel ve bölgesel yönetimlerin yalnızca teknik meseleler değil, aynı zamanda siyasi değerler etrafında inşa edildiğini bir kez daha gösterdi.

Strazburg’daki toplantının havası ağır ama bir o kadar da kararlıydı. Demokrasiden geri adım atan ülkelere yönelik eleştiri, artık daha açık ve cesurca ifade ediliyor. Bizler, yerel yönetimlerin sesinin kesilmesine, halk iradesinin gasp edilmesine ve hukuksuzlukların normalleştirilmesine karşı bu uluslararası platformda sesimizi yükselttik. Çünkü biliyoruz ki demokrasi, sadece kazanmakla değil, aynı zamanda savunmakla mümkündür.

Strazburg’daki Avrupa Konseyi’nin merkezinde yerel demokrasinin geleceği üzerine derinlikli bir gün geçirdik. 3 Temmuz 2025 tarihinde toplanan Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (YBYK) İzleme Komitesi, sadece Avrupa’nın değil, doğrudan Türkiye’nin de içinde olduğu kritik başlıkları masaya yatırdı.

Kongre’nin gündemi oldukça yoğun ve çok katmanlıydı: Polonya, Yunanistan, Slovenya ve Moldova’nın Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uyumları titizlikle değerlendirildi. Litvanya, İrlanda, Almanya ve Finlandiya’daki son seçim süreçleri gözlemlerle tartışıldı. Ancak günün sonunda, toplantı odasının merkezine yerleşen asıl mesele, Türkiye’de seçilmiş yerel yöneticilere yönelik sistematik müdahaleler ve hukuksuz uygulamalardı.

“Belediye Başkanlarımız Neden Cezalandırılıyor?”

Toplantının açılışında, 2000 yılından bu yana Kongre üyesi olan ve bir demokrasi neferi olarak tanınan Büyükçekmece Belediye Başkanımız Dr. Hasan Akgün’ün yokluğu hissedildi. Akgün için ayrılan boş koltuk ve üzerine konulan fotoğraf; sadece bir protokol jesti değil, Avrupa’nın Türkiye’de yaşananlara dair sessiz ama güçlü bir uyarısıydı. Kendisinin mektubu salonda okundu. Bu sembolik duruş, Türkiye’de demokratik kurumların kuşatma altında olduğuna dair uluslararası kamuoyunun artan kaygısını yansıtıyordu.

“Ekrem İmamoğlu Ziyareti ve Uluslararası Dayanışma”

Toplantının bir diğer çarpıcı anı, Kongre Genel Sekreteri Mathieu Mori’nin konuşmasıydı. Mori, İstanbul’da tutuklu bulunan İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu bizzat ziyaret ettiklerini belirtti. Bu ziyaret, Avrupa Konseyi nezdinde yalnızca bir dayanışma gösterisi değil, aynı zamanda Türkiye’deki demokratik kriz karşısında uluslararası kurumların devreye girmeye hazır olduğunu da ortaya koydu.

“Türkiye Özelinde Demokratik Geriye Gidiş”

Toplantıda söz alarak, Sayın Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, görevinden alıkonulan belediye başkanlarımız ve haksız yere tutuklu bulunan kamu görevlilerimizi merkeze alan bir konuşma yaptım. Hukukun üstünlüğünün, halkın sandıkla verdiği iradenin altını çizdim.

Venedik Komisyonu’na yapılan resmi başvuru da toplantının önemli gündemlerinden biriydi. Kongre süresince Türkiye’de muhalefet belediye başkanlarına yönelik uzun tutukluluk ve görevden alma uygulamalarının ülkemizin imzalamış olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na ve Türkiye Anayasası’nın 127. maddesine aykırı olabileceği vurgulandı.

“4 Milyon Vatandaş Kayyumlarla Yönetiliyor” 

YBYK heyetinin Türkiye’ye gerçekleştirdiği son ziyaretlerde dikkat çektiği bir gerçek, bu demokratik tabloyu daha da karartıyor: 13 belediye başkanının görevden alındığı ve yaklaşık 4 milyon vatandaşın kayyum yönetiminde yaşadığı bir Türkiye gerçeği. Bu, yalnızca seçilmişlerin değil, seçmenin iradesinin de gaspı anlamına geliyor.

“Demokrasi Birliği Kapsamında Türkiye’nin Yeri” 

Bu Komite toplantısı, Avrupa’da yerel ve bölgesel yönetimlerin yalnızca teknik meseleler değil, aynı zamanda siyasi değerler etrafında inşa edildiğini bir kez daha gösterdi. Yerel demokrasinin güçlendirilmesi, sadece altyapı ve hizmet kapasitesiyle değil, hukuki güvenceler ve siyasal iradenin tanınmasıyla mümkündür. Türkiye’de demokrasiyi savunmak, artık sadece bir ülke içi mücadele değil, aynı zamanda altına imza koyduğumuz ve esasında kurucu omurgamızı oluşturan değerlerle olan bağımızın sınavıdır.

Sonuç Yerine: Sessizlik Çökmesin Diye Konuştuk

Strazburg’daki toplantının havası ağır ama bir o kadar da kararlıydı. Demokrasiden geri adım atan ülkelere yönelik eleştiri, artık daha açık ve cesurca ifade ediliyor. Bizler, yerel yönetimlerin sesinin kesilmesine, halk iradesinin gasp edilmesine ve hukuksuzlukların normalleştirilmesine karşı bu uluslararası platformda sesimizi yükselttik. Çünkü biliyoruz ki demokrasi, sadece kazanmakla değil, aynı zamanda savunmakla mümkündür.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER