© Yeni Arayış

Matematiğin kümeler teorisinden psikolojinin kimlik teorisine: Türkler, Kürtler, Türkiyeliler

Türkiyeli gibi bir tanımlamayı, sanki Türklüğe bir alternatif olarak sunuluyormuş gibi çarpıtarak algılayan ve bu nedenle kabul etmeyen Türkiyeli Türklerin aslında bir anlamda tersinden bölücülük yaptıkları ve kendi ayaklarına sıktıkları söylenebilir.

Nihayet daha kapsayıcı bir yurttaşlık tanımı olan “Türkiyeli”, etnik imtiyazların ve kolektif narsisizmin sorgulanmasını beraberinde getirdiği için, ulusalcı-milliyetçi refleksleri tetiklemekte ve bu da Türkiye’de çok katmanlı bir kimlik karmaşasının devam ettiğini göstermektedir. Kimlik mühendisliğinden vaz geçilip yurttaşların kendilerini nasıl tanımladıklarına kulak verilmedikçe bu karmaşanın devam etmesi kaçınılmazdır.

Özet

Bu makale, Türkiye’de Chobani şirketi sahibi Hamdi Ulukaya’nın “Türkiyeli” ifadesine karşı yükselen “Türkiyeli değiliz, Türküz” tepkilerini, matematiğin kümeler teorisi, kimlik ve imtiyaz psikolojisi (normative bilinçdışı ve narsisistik yaralanma) kavramları üzerinden analiz etmektedir. İlk olarak, “Türkler”, “Türkiyeliler” ve “Kürtler” kümeleri tanımlanmış, bu kümelerin kesişimleri ve çatışma noktaları açıklanmıştır. Ardından, birey ve grup kimliklerinin dinamik, çok katmanlı ve melez yapısı incelenmiş; imtiyaz psikolojisinin sunduğu çerçeve ile ulusalcı milliyetçi refleksler değerlendirilmiştir. Makale, “Türkiyeli değiliz, Türküz” tepkisinin, hem statü kaybı ve görünmezleşme kaygısının hem kolektif korkuların hem de narsisistik yaralanmanın ürünü olduğunu ortaya koymaktadır. Son olarak, bu tepkilerin hafifletilmesi için sistematik yüzleşme, diyalog ve kapsayıcı eğitim programlarının kritik önemi vurgulanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Türkiyeli, Türk, Kürt, kimlik psikolojisi, imtiyaz psikolojisi, narsisistik yaralanma, sosyal kimlik kuramı, korku psikolojisi, yüzleşme

***

Giriş: Ortaylıgiller Chobani’ye Karşı

Fenerbahçe ile Chobani arasında 30 Temmuz 2025’te yapılan sponsorluk töreninde, Chobani’nin kurucusu ve Türkiyeli ve Amerikalı bir Kürt olan Hamdi Ulukaya, konuşmasına “değerli Fenerbahçe ailesi, tüm Türkiyeliler ve halkımız” diyerek başlamış, bu ifade sosyal medyada hızla yayılarak “Türkiyeli değiliz, Türküz” tepkilerinin yükselmesine yol açmıştır (Haberler, 2025; VeryansınTV, 2025). Tartışmaların ardından tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, bu kullanımın anlamsız olduğunu belirterek, “Türkiyeli diye bir laf yok… Türkiyeli ne demek yahu? Muğlalı mı Antepli mi nedir? Böyle saçma kelime olur mu?” ifadelerini kullanmış ve “Ben Türk’üm, bu çok açık bir şey” sözleriyle tepkisini pekiştirmiştir (Rudaw, 2025; VeryansınTV, 2025). 

Bu tartışma tabii ki Türkiye’nin kronik kimlik bunalımının bir uzantısıdır ve mevcut “süreç” devam ettikçe bu tartışmaların daha da yoğunlaşması kaçınılmazdır. Tartışmaya katılanlar arasında, ideolojik şartlanmışlıklar nedeniyle ne olursa olsun anlamamakta direnenler olduğu gibi, çok daha geniş bir kitle anlamak istediği halde basit ve net bir anlatım ile karşılaşma imkânı bulamadıkları için on yıllardır norm haline getirilmiş kimi ön kabullerin dışına çıkıp serinkanlı bir değerlendirme yapamamaktadır. Bu makale, bazı temel matematik ve psikoloji bilgilerini kullanarak, anlamak isteyenler için meseleyi netleştirme derdindedir.

Kümeler Teorisi ve Sosyal Kimlik

Matematikte kümeler teorisi, farklı nesnelerin bir araya gelerek oluşturduğu toplulukları, bu toplulukların ilişkilerini inceleyen ve modern matematiğin temellerinden sayılan bir disiplindir. Bir kümenin kimliği, içindeki elemanların tek tek özelliklerinden ziyade, hangi üyelerden oluştuğu ile tanımlanır. Bu perspektiften bakıldığında, toplumsal gruplar da birer küme olarak düşünülebilir. Ancak bu benzetme, kimlik meselesinin sadece başlangıç noktasıdır; çünkü toplumsal kimlikler, matematiksel kümelerden farklı olarak dinamik, ilişkisel ve psikolojik boyutlar taşır (Tajfel & Turner, 1979).

Bu metafor üzerinden ilerleyerek, Türkiye’de son dönemde yaşanan “Türkiyeli mi, Türk mü?” tartışmasını, hem kümeler teorisi (bakınız Grafik 1) hem de imtiyaz ve kimlik psikolojisi çerçevesinde analiz etmek mümkündür.

Türkler Kümesi

“Türkler” (veya “Türk milleti” veya “Türk halkı”) kümesi, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını değil, çok daha geniş bir aidiyet alanını kapsar. Bu kümenin merkezinde Türkiye’de yaşayan ve kendini Türk olarak gören bireyler bulunur. Alt kümeler ise Bulgaristan, Yunanistan, Suriye, Irak gibi ülkelerdeki Türk azınlıklar, Avrupa ve Amerika’daki Türk diasporası ve milliyetçi perspektiften soydaş sayılan Azeri (“tek millet iki devlet” sloganını hatırlayın), Özbek, Kazak, Türkmen, Kırgız, Uygur vb. topluluklarıdır. Dolayısıyla “Türkler” kümesi, etnik ve kültürel aidiyet temelinde işleyen, çok merkezli bir üst kümedir. [Grafikte A, D, E, F kümelerinin toplamını içeren üst küme].

Türkiyeliler Kümesi

Buna karşılık, “Türkiyeliler” kümesi, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan veya artık yurttaş olmasa bile bu topraklarda kökü bulunan tüm bireyleri kapsar. Bu kümenin içinde Türkiyeli Türkler, Kürtler, Araplar, Boşnaklar, Çerkezler, Ermeniler, Rumlar, Museviler, Süryaniler, Lazlar, Gürcüler, Arnavutlar ve diğer tüm tarihsel topluluklar bulunur. Matematiksel olarak bakıldığında, Türkler kümesi ile Türkiyeliler kümesinin tek kesişim kümesi “Türkiyeli Türklerdir.” Bu nedenle “Türkiyeli” kavramı, kapsayıcı bir yurttaşlık çerçevesi sunarken, etnik olarak tanımlı “Türkler” kavramından farklılaşır. [Türkiye Cumhuriyeti’nde Türklüğün etnik değil, bütün yurttaşları kapsayan bir üst-kimlik olarak tanımlandığı ve bu nedenle de “ne mutlu Türk olana” değil, “ne mutlu Türküm diyene” dendiğini iddia eden argümanın, sadece etnik Türklerin soydaş sayılması ve resmi Türk Tarihi ders kitaplarında sadece etnik Türk tarihine yer verilmesi gibi nedenlerle nasıl bir riyakarlıkla malul olduğunu daha önceki bir makalemde ayrıntılı olarak tartışmıştım (Paker, 2025a)]. [Grafikte A, B, C, D kümelerinin toplamını içeren üst-küme].

Türkiyeli gibi bir tanımlamayı, sanki Türklüğe bir alternatif olarak sunuluyormuş gibi çarpıtarak algılayan ve bu nedenle kabul etmeyen Türkiyeli Türklerin aslında bir anlamda tersinden bölücülük yaptıkları ve kendi ayaklarına sıktıkları söylenebilir.

Kürtler Kümesi ve Kimlik Çatışması

Benzer şekilde, “Kürtler” (veya “Kürt milleti” veya “Kürt halkı”) kümesi, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de yaşayan Kürtlerin yanı sıra, Avrupa ve Amerika’daki Kürt diasporasını ve kendini Kürt olarak tanımlayan herkesi içerir. [Grafikte B, D, G kümelerinin toplamını içeren üst-küme].

1.Dünya Savaşı sonunda Kürtlerin yaşadığı topraklar dört devlet arasında bölüştürüldüğünde, Türk, Arap ve Fars milliyetçilikleri, Kürtlerin uluslaşma sürecindeki görece geri kalmış-bıraktırılmış durumlarına bakıp Kürtleri kısa zamanda kolayca asimile edeceklerini umarak ona göre politikalar izlemiş ve ayrı bir Kürtler kümesi düşünmeye gerek duymamıştır (McDowall, 2021). 

Örneğin Türk milliyetçiliği, tarihsel olarak “Ne mutlu Türküm diyene” şiarı doğrultusunda, Türkiyeli Kürtlerin Kürtlüklerini ve anadillerini onyıllar boyunca inkâr etmiş ve açık bir baskı-asimilasyon politikası izlemiştir. Birçok siyasi, coğrafi ve kültürel faktörün katkısıyla Kürtler, yaşadıkları dört devlette de bu baskı-asimilasyon politikalarına direnmiş ve uzun zamandır bir “Kürtler” üst-kümesinin varlığını bütün dünyaya göstermişlerdir. Artık Kürtlerin ve Kürtçenin varlığını inkâr edemeyen Türk milliyetçiliği (ve ulusalcılığı), en azından Türkiyeli Kürtleri hala ve zorla Türkler üst kümesinin içine sokma derdindedir. Grafikte açıkça görülebileceği gibi, Türkiyeli Kürtler, Türkiyeli Türkler ile Türkiyeli üst kümesinde buluşabilirler ama Türkler üst kümesinde buluşmaları mümkün gözükmemektedir. Bu anlamda, Türkiyeli gibi bir tanımlamayı, sanki Türklüğe bir alternatif olarak sunuluyormuş gibi çarpıtarak algılayan ve bu nedenle kabul etmeyen Türkiyeli Türklerin aslında bir anlamda tersinden bölücülük yaptıkları ve kendi ayaklarına sıktıkları söylenebilir. “Hepimizi kapsayabilecek bir tanımlamayı reddediyorum, kendini illaki benim seni tanımladığım gibi tanımlayacaksın” ısrarı, muhatabına “ben sana zerre kadar değer vermiyorum, senin nasıl hissettiğinle zerre kadar ilgilenmiyorum, ne halin varsa gör” demektir. Muhatap da ne hali varsa görür, nitekim görmüştür de.

Kümelerden Kimlik Psikolojisine Geçiş

Kümeler teorisi, kimlikleri sabit ve kategorik üyelikler olarak gösterse de birey ve grup psikolojisi açısından kimlikler çok daha dinamik, ilişkisel ve çok katmanlıdır. Bireyler birden fazla ulusaletnik aidiyet taşıyabilir, bu aidiyetlere farklı derecelerde bağlılık gösterebilir ve bu bağlılıklar zamanla değişebilir (Phinney, 1990; Berry, 1997). Ayrıca kimlikler arasında melezleşmeler ortaya çıkar; örneğin hem “Türkiyeli” hem “Kürt”, hem “Almanyalı Türk” hem “Avrupalı Müslüman” kimlikleri bağlama göre farklı şekillerde deneyimlenebilir (Bhabha, 1994). Bu nedenle, kimlikler yalnızca kategorik kümeler olarak değil, dinamik ve ilişkisel psikososyal süreçler olarak anlaşılmalıdır (Verkuyten, 2018). [Grafikte D harfiyle gösterilen alan, ailesinin (veya daha genel olarak içinde yetiştiği kültürün) bir tarafı Türk diğer tarafı Kürt olan ve her iki kültüre-dile şu ya da bu düzeyde yakınlık-özdeşim gösteren yurttaşlarımızı kapsamaktadır ve bu yurttaşlarımızın sayısı az değildir. Kültürel melezlik, çağdaş çoğulcu bir toplumun sahip çıkması ve büyütmesi gereken önemli bir değerdir (Bhabha, 1994)]. 

“Türkiyeli değiliz, Türküz” tepkisi, imtiyaz kaybı kaygısı, kolektif korkular ve narsisistik yaralanmanın kesişiminde ortaya çıkan yoğun bir savunucu kimlik refleksidir. Sosyal medya bu refleksi hızlandırır ve görünür kılar, toplumsal kutuplaşmayı besler. Bu tür savunucu kimlik refleksleri tarihte her zaman faşist hareketlerin yükselmesine katkı yapan temel faktörler arasında yer almıştır. Türkiye’de de bu risk ciddi olarak vardır.

“Türkiyeli değiliz, Türküz” Tepkisinin Psikolojisi

Tekrar makalenin başında bahsettiğim, Hamdi Ulukaya’nın Fenerbahçe sponsorluk töreninde yaptığı konuşmada “Türkiyeliler ve halkımız” ifadesini kullanmasına ve sosyal medyada buna yönelik yoğun öfkeli “Türkiyeli değiliz, Türküz” tepkilerine dönelim. Bu tepki, sosyal kimlik kuramının (Tajfel & Turner, 1979) öngördüğü biçimde, egemen kimliğin (Türklük) iç grup üstünlüğünü koruma ve dış gruplara karşı sınır çizme motivasyonunu yansıtır. Ancak bu refleksin altında daha önce yayınlanan iki makalemde (Paker, 2025a, Paker, 2025b) ayrıntılı olarak tartıştığım derin psikolojik mekanizmalar bulunur.

Türkiye Cumhuriyeti devlet ve toplum yapısında en başından itibaren Türklük ve Türkçe egemen norm olarak yerleştirilmiş, diğer sosyal kimlikler ve diğer anadiller inkâr edilmiştir. Bu egemenlik Türkiyeli Türklere ciddi imtiyazlar sağlamıştır. Bütün bunların sonucunda Türkiyeli Türklerin normatif kolektif bilinçdışı yapıları, bu imtiyazların olmadığı veya kısmen azaldığı veya şimdi olduğu gibi zaman zaman sorgulandığı durumlarda imtiyaz kaybı endişesi, kolektif korkular ve özellikle narsisistik yaralanma yaşamaktadır (Layton, 2019). Egemen kimliğin mensupları, tarihsel olarak sahip oldukları norm belirleyici, üstün ve görünür konumun eşitlenme olasılığını statü kaybı olarak deneyimler (Paker, 2025a). “Türkiyeli” ifadesi, Türk kimliğini diğer alt kümelerle kısmen eşitleyici bir çerçeve sunduğunda, bu durum kolektif narsisizmin zedelenmesi olarak yaşanır. Bu, psikanalitik açıdan narsisistik yaralanma olarak tanımlanır: Benlik veya grup kimliği, kendini üstün ve merkezi hissederken, eşitlenme veya görünmezleşme tehdidi bu yapıyı yaralar ve öfke, inkâr, suçlama gibi savunma tepkilerini tetikler.

Bu bağlamda, “Türkiyeli değiliz, Türküz” tepkisi, imtiyaz kaybı kaygısı, kolektif korkular ve narsisistik yaralanmanın kesişiminde ortaya çıkan yoğun bir savunucu kimlik refleksidir. Sosyal medya bu refleksi hızlandırır ve görünür kılar, toplumsal kutuplaşmayı besler. Bu tür savunucu kimlik refleksleri tarihte her zaman faşist hareketlerin yükselmesine katkı yapan temel faktörler arasında yer almıştır. Türkiye’de de bu risk ciddi olarak vardır. 

Bu tür tepkilerin hafifletilmesi için, toplumsal düzeyde sistematik bir yüzleşme ve diyalog programı kritik önemdedir. Ulusal kimliğin tarihsel olarak nasıl kurulduğu, hangi grupları görünmez kıldığı ve hangi imtiyazları ürettiği üzerine kamusal farkındalık, kapsayıcı eğitim programları ve müfredat reformları bu sürecin temel araçlarıdır (BarTal, 2000; Paker, 2025b). Böyle bir yüzleşme, çoğulcu bir yurttaşlık anlayışını güçlendirir, narsisistik yaralanmaların tetiklediği savunma tepkilerini dönüştürür ve uzun vadede kimlik çatışmalarını yumuşatır. Maalesef mevcut süreçte böylesi bir ufka dair hiçbir işaret görülmemektedir.

Sonuç

“Türkiyeli mi, Türk mü?” tartışması, basit bir kelime seçimine dayanmamakta, derinlerde sosyal kimlik, imtiyaz, narsisistik yaralanma ve aidiyet dinamiklerini açığa çıkarmaktadır. Matematiksel kümeler metaforu ile bütün Türklerin Türkiyeli olmadığını, bütün Türkiyelilerin de Türk olmadığını, bu iki terimin ancak kısmen örtüşen iki ayrı nüfus evrenini (üst kümeyi) işaret ettiğini, farklı ulusaletnik kimliklerin nasıl örtüşebildiğini, ayrışabildiğini ve hangi koşullarda çatışmaya yol açtığını göstermeye çalıştım. Kimlik psikolojisi perspektifi ile de bu tepkilerin sabit kategorilerden çok dinamik psikososyal süreçlerin ürünü olduğunu belirttim. Nihayetinde, daha kapsayıcı bir yurttaşlık tanımı olan “Türkiyeli”, etnik imtiyazların ve kolektif narsisizmin sorgulanmasını beraberinde getirdiği için, ulusalcı-milliyetçi refleksleri tetiklemekte ve bu da Türkiye’de çok katmanlı bir kimlik karmaşasının devam ettiğini göstermektedir. Kimlik mühendisliğinden vaz geçilip yurttaşların kendilerini nasıl tanımladıklarına kulak verilmedikçe bu karmaşanın devam etmesi kaçınılmazdır. 

Kaynaklar

Bar-Tal, D. (2000). From Intractable Conflict Through Conflict Resolution to Reconciliation: Psychological Analysis. Political Psychology, 21(2), 351–365.

Berry, J. W. (1997). Immigration, acculturation, and adaptation. Applied Psychology: An International Review, 46(1), 5–34. https://doi.org/10.1080/026999497378467 

Bhabha, H. K. (1994). The location of culture. London: Routledge.

Layton, L. (2019). Toward a Social Psychoanalysis: Culture, Character, and Normative Unconscious Processes. London: Routledge.

Haberler. (2025, 30 Temmuz). Chobani’nin sahibi Hamdi Ulukaya’nın ‘Türkiyeli’ çıkışı sosyal medyada tepki çekti.  

McDowall, D. (2021). A modern history of the Kurds (4. baskı). London: I.B. Tauris.

Paker, M. (2025a). İmtiyaz psikolojisi bağlamında TürkKürt meselesi1. Yeni Arayış. 

Paker, M. (2025b). İmtiyaz psikolojisi bağlamında TürkKürt meselesi2. Yeni Arayış.  

Phinney, J. S. (1990). Ethnic identity in adolescents and adults: Review of research. Psychological Bulletin, 108(3), 499–514. https://doi.org/10.1037/0033-2909.108.3.499 

Rudaw. (2025, 1 Ağustos). İlber Ortaylı’dan ‘Türkiyeli’ tepkisi: “Çizmeyi aşmayın”.  

Tajfel, H., & Turner, J. C. (1979). An integrative theory of intergroup conflict. W. G. Austin & S. Worchel (Der.), The social psychology of intergroup relations (s. 3347) içinde. Brooks/Cole.

Verkuyten, M. (2018). The social psychology of ethnic identity (2. baskı). London: Routledge.

VeryansınTV. (2025, 31 Temmuz). ‘Türkiyeli’ ifadesi Fenerbahçe’yi karıştırdı, İlber Ortaylı’dan sert tepki. 

 

www.muratpaker.com

www.psikopolitik.com

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER