İBB soruşturmaları neden ikna edici değil?
SİYASETVe insanların tutukluğu ise ancak somut delil, isnat edilen suçun niteliği, kaçma şüphesi ya da delilleri karartma ihtimalinde bir seçenektir ve yasal olarak da tutuklamanın istisna olması gerekir.
Toplumun büyük kısmı İBB soruşturmaları konusunda ikna olmuyor. Nedeni Saltık’a yapılan suçlamalar, bunun medyada nasıl sunulduğunda ve gerçeklerde yatıyor bence.
İBB’ye yönelik soruşturmalar hız kesmeden devam ediyor. En son geçtiğimiz Perşembe ve Cuma iki ayrı operasyon gerçekleştirildi.
Perşembe yapılan operasyon sessiz sedasız aynı gün sonuçlanırken; cuma yapılan operasyonda haklarında gözaltı kararı verilen 49 kişiden, 46’sı gözaltına alındı. Emniyet ve savcılık ifadeleri sonrasında önceki akşam 25 kişi tutuklanırken 21 kişi hakkında adli kontrolle serbest bırakıldı.
Tutuklananlar arasında İmamoğlu’nun Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu, Koruma Müdürü Mustafa Akın, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Arif Gürkan Alpay, KİPTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kurt, İSTAÇ Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Gökmen Togay, İBB Yol Bakım ve Altyapı Koordinasyon Daire Başkanı Seyfullah Demirel, İBB Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Yavuz Saltık, 1915 Çanakkale Köprüsü ve Avrasya Tüneli gibi ünlü projelere de imza atan Yapı Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Başar Arıoğlu ile yönetim kurulu üyesi ortakları Erdem Arıoğlu ve Sami Özge Arıoğlu isimleri var.
Bugün kadar gerçekleşen 5 dalgayı birlikte düşündüğümüzde,büyük siyasette CHP’yi bir Erdoğan’ın “normalleşme” olarak tanımladığı alana sıkıştırmak kadar İBB’ni işlevsiz kalması, hizmet sunmasını engellemek gibi bir hedef olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
İktidara yakın medyada kimi köşe yazarı ve yorumcular, İBB soruşturmasında delillerin sağlam, dosyanın dolu olduğunu ifade ediyor. Delillerin ikna edici olup olmadığını, muhtemelen Eylül’de tamamlanacak iddianamede göreceğiz.
Ancak bugün itibariyle İBB soruşturması ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda, toplumun büyük kısmının ikna olmadığını gösteriyor. İkna olmayan sadede toplumun büyük kısmı değil siyasal alanda -hatta AKP içinde de- geniş bir kesim var.
Peki neden?
Kuşkusuz ilk neden İmamoğlu’nun CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olması. Ve iktidar bloku, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olarak seçime katılmasını istemiyor. Bunun için 31 yıl sonra İmamoğlu’nun diploması iptal edildi.
İkinci neden 19 Mart’ın üzerinden 2 aydan fazla zaman geçmesine rağmen soruşturma konusunda toplumu ikna edecek somut delil ortaya konabilmiş olmamasıdır. Buna çok adı geçen MASAK Raporları ve etkin pişmanlıktan yararlananların verdiği ifadeleri de dahil edebiliriz.
Şu an İBB soruşturmasındaki algı operasyonlar ile delil üretilmeye çalışıldığıdır.
Yuvamız İstanbul, Halk Süt, Genç Üniversiteli Eğitim Desteği, Kadın Dayanışma Evi, Yenidoğan Destek Paketi, dünyada bir ilk askıda fatura, Kürtçe dahil kadın danışma merkezi, kadın sığınma evi, Pandemi döneminde 1 milyon aileye yardım projeleri bunlardan bazılarıdır.
METİNER HAKLI
Eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner; “Masumiyet karinesinin diğer bir yanı, hiç kimseyi peşinen suçsuz kabul etmemeyi içerir.” açıklamasında bulunmuş.
Kendisine katılmamak mümkün değil. Ama masumiyet karinesi, esas olarak suçlu olma olasını kapsamakla birlikte; isnat edilen suç/lar kanıtlanan kadar insanların masumiyetini güvenceye alır.
Ve insanların tutukluğu ise ancak somut delil, isnat edilen suçun niteliği, kaçma şüphesi ya da delilleri karartma ihtimalinde bir seçenektir ve yasal olarak da tutuklamanın istisna olması gerekir.
Ne yazık ki, Türkiye’de bu istisna hali, kural haline gelmiştir.
RAKAMLAR VE GERÇEKLER
Bütün bunların en somut halini önceki gece tutuklanan İBB Muhtarlık İşleri Daire Başkanı Yavuz Saltık dosyasına görmek mümkün.
Yavuz Saltık ile yaklaşık 5 yıl önce gazeteci olarak sosyal hizmetler konusunu konuşmak istediğimde tanıştım. Sonrasında dost oldum kendisiyle. Belki hikayemizin benzerliğinden, belki dünyaya aynı görüldükten bakmamızdan belki de siyasete olan mesafemiz, belki sıkı masa muhabbetimiz bizi yakınlaştırdı.
Kendisi İmamoğlu’nun yaklaşık 30 yıllık arkadaşı, araştırma sektöründen gelen, İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanı seçilmesinden sonra Özel Kalem Müdürlüğü yapmış, 2019’dan sonra ise önce Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’ndan sonra Muhtarlık İşleri Daire Başkanlığı görevini sürdürüyordu.
Gerek Emniyet gerek Savcılık ve Mahkeme ifadelerine baktığımızda tutuklu yargılanmasını gerektirecek bir delil görünmüyor. Suç isnatları var ama bunlar somut bir delile dayanmıyor.
Saltık Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı döneminde İmamoğlu’nun sosyal belediyecilik açısında vaat ettiği pek çok projenin hayata geçirilmesinde önemli bir role sahip isimlerin başında geliyor.
Yuvamız İstanbul, Halk Süt, Genç Üniversiteli Eğitim Desteği, Kadın Dayanışma Evi, Yenidoğan Destek Paketi, dünyada bir ilk askıda fatura, Kürtçe dahil kadın danışma merkezi, kadın sığınma evi, Pandemi döneminde 1 milyon aileye yardım projeleri bunlardan bazılarıdır.
Saltık’ın bu görevde temel anlayışı; “mağdura kimliği sorulmaz” oldu. Bu alanda temel ilkesi, dil, din, etnik köken ayrımı yapmaksızın kapsayıcı ve bütüncül sosyal hizmetler sunmaktır.
Yavuz Saltık, Sosyal Hizmetler Daire Başkanı olduğu dönemde, “PKK Terör Örgütüne Yardım” suçlaması ile yargılanmış ve beraat etmiştir.
Muhtarlık İşleri Daire Başkanlığı döneminde de siyasi hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün muhtarlara aynı koşullarda ve eşit mesafeyle hizmet üretmeye çabalayan bir isim oldu.
Bunu sadece arkadaşı olan ben değil, onunla tanışmış, onu biraz tanımış olan herkesin onun dürüstlüğüne olan güvenleri olacaktır.
İBB soruşturmaları bir bütün olarak toplum tarafından neden kabul görmediğinin somut kanıtlarından birisi Saltık için görsel ve yazılı medyada ifade edilen suçlamalardır.
Yine rüşvet olarak ifade edilen 1.7 milyon TL ise kendisinin yönetim kurulu başkanı olarak İstanbul Ulaşım Hizmetleri’nden 31 Mart 2020 ile 31 Aralık 2024 arasında yanı 46 ayda aldığı toplam huzur hakkı. Bunu da aylık hesapladığımızda yaklaşık 37 bin TL ediyor.
RÜŞVET DEĞİL MAAŞ
Saltık’ın sorgu ifadelerinde görüleceği gibi MASAK raporuna göre hesabına ayrı ayrı işlemde toplamda 2,7 milyon TL ve 1,7 milyon TL para girişi olmuş.
Bu miktarlar, iktidara yakın medya tarafından “rüşvet” olduğu iddia edildi.
Gerçekten bu paralar, iş adamlarından alınmış rüşvet mi?
Saltık sorgusu okunduğunda bu suçlamanın gerçek olmadığını görüyoruz.
Bahsi geçen, 2.7 milyon TL’lik miktar rüşvet değil kendisinin 15 Temmuz 2019 - 15 Mayıs 2025 (70 ay) döneminde daire başkanlığına istinaden İBB Başkanlığı’nın kendine ödediği miktar. Tek seferde okunduğunda 2.7 milyon çok gelebilir, bunu Saltık’ın görev yaptığı 70 aya böldüğümüzde aylık 38 bin 500 TL denk geliyor.
Yine rüşvet olarak ifade edilen 1.7 milyon TL ise kendisinin yönetim kurulu başkanı olarak İstanbul Ulaşım Hizmetleri’nden 31 Mart 2020 ile 31 Aralık 2024 arasında yanı 46 ayda aldığı toplam huzur hakkı. Bunu da aylık hesapladığımızda yaklaşık 37 bin TL ediyor.
Gördüğünüz gibi medyada Saltık’ın rüşvet olarak aldığı söylenen 2.7 ve 1.7 milyon TL kendisinin, İBB’de daire başkanlıkları ve yönetim kurulu başkanı olarak aldığı aylık maaşlarının toplamı.
Evet toplumun büyük kısmı İBB soruşturmaları konusunda ikna olmuyor.
Nedeni Saltık’a yapılan suçlamalar, bunun medyada nasıl sunulduğunda ve gerçeklerde yatıyor bence.
İlginizi Çekebilir