Eğitim Sistemi neden değişiyor?
SİYASETİktidar eğitim sistemini ideolojik tercihlerine uygun biçimde dönüştürüyor. Bunu yaparken eğitim sistemini dünya ile rekabete edebilecek şekilde değil, iktidarını sürdürme hedefine uygun olarak, sınıf atlama aracı olmaktan çıkararak gençleri ailelerinin sahip olduklarını korumaya indirgeyen bir gelecek sunmaktadır.
Son günlerde eğitim konusu farklı veçheleriyle yeniden gündemde. Küçük çocuklar için olan Kur’an Kursları sayısının artması, gençlerin genel lise haline getirilen İmam Hatip Liseleri’ne yönlendirilmeleri, karma eğitime rağmen kız orta okullarının açılması ve sayılarının artması gibi.
Tüm bunlardan bağımsız mı ele alacağız bilmiyoruz ama ilk ve orta öğretimi kapsayan bir sistem değişikliği gündemde.
Yeni değişikliği tartışmadan önce mevcut, 4+4+4 sisteminin nasıl gündeme gelip yasalaştığını hatırlayalım.
***
12 Haziran 2011’de yapılan genel seçimlere giderken eğitimde böyle bir sistem değişikliği AKP’nin seçim beyannamesinde yoktu. Dahası tek başına iktidar olduktan sonra hazırlanan hükümet programında da bu yönde bir şey yoktu.
Nasıl olduysa, nereden çıktıysa ve kim/ler/in önerisiyle gündeme geldiyse 2011 sonunda eğitimde sistem değişikliği gündeme geldi ve 2012 yılı Şubat ayında katılımcı olmayan bir süreç sonunda yasalaştı. Böylece temel zorunlu eğitim 8 (5+3) yıldan, 12 (4+4+4) yıla çıkarıldı ve 2012-2013 yılında uygulanmaya başlandı.
Bugün bakanlık koltuğunda oturan Yusuf Tekin o dönem bakanlık müsteşarı idi.
Kuşkusuz yapılan değişiklik, AKP’nin 2012’den itibaren başlattığı ve toplumu kültürel olarak dönüştürmeyi hedefleyen toplumsal mühendislik projesinin eğitim ayağı gereği yapıldığı açıktır.
Çünkü yapılan sadece sistem değişikliği değil, ders içeriklerinde bilimsel derslerin azaltılarak din eksenli derslerin kişileri seçimlik olsa da sisteme girmesidir.
Böylece dönemin AKP genel Başkanı Erdoğan’ın ifadesi ile “dindar nesil” yetiştirme yolunda değişen bu sistemle hayli yol alınmış oldu.
***
İşin ilginç yanı aradan geçen 12-13 yılın ardından yeni bir sistem değişikliği gündemde. Şimdi soralım, ne değişti de o dönem müsteşar olan bakan bir kez eğitim sisteminin değişmesini istiyor?
Görünen o ki, mevcut sistem bir kez daha yine tepeden inme biçimde değişecek. Medyadan okuduğumuz kadarıyla Milli Eğitim Bakanlığı yeni sistem konusunda çalışma yapmış ve ilk Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulacağını müjdelendi bakan tarafından.
Oradan da onay çıkarsa yeni sistemin yasalaşması çok sürmez.
Peki bu değişiklik toplumsal bir taleple mi gündeme geldi?
Evetse, bu talep kimlerden, hangi kurumlardan gelmiştir?
Sistem konusunda, eğitimdeki sistemi içindeki paydaşlardan görüş alınmış mıdır?
Evetse, kimlerden ve nasıl alınmıştır?
Bu tür soruları çoğaltmak mümkün. Ama soruların cevaplarını az çok tahmin etmek de mümkün.
Yapılması düşünülen değişiklikle ilgili en çok konuşulan, eğitim süresinin uzun olduğu ve kısaltılma isteği. Bu yüzden son 4 yılın yani lise eğitiminin son 2 yılını kısaltılması gündemde. Bu olası değişikliğe yapılan temel eleştirilerin başında, eğitim süresinin kısalması ile sanayiye ve çalışma hayatına ucuz işgücü sağlanacağı var. Ki, şu anda uygulanan Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) projesi ile öğrenciler haftanın 2-3 okul yerine emek piyasasının parçası haline getiriliyor.
Görünen o ki, sektör, bu sayıyı yeterli bulmamış. Gençlerin daha erken sürede hayata ve iş dünyasına katılması hedefleniyor.
Bu bağlamda ders içerikleri konusundaki değişikliği henüz bilmiyoruz.
***
Açıkçası bu noktada eğitim konusunda iki temel soru karşımızda durmaktadır.
İlki eğitimin ideolojik boyutu, ikincisi ise eğitim sisteminin ekonomi ile doğrudan ilgisi.
Her şeyden önce şu tespiti yapalım; eğitim hiçbir zaman nötr bir kavram olmamış ve ülkedeki hakim siyasi iklim, o iklimin dayandığı ideoloji ile doğrudan bağlantılıdır.
Siyasi iklim yani ideolojik form değiştikçe eğitim sistemi de değişmektedir. Ve bu değişim, salt AKP siyasi iktidarına özgü değildir.
Türkiye’de eğitim sistemi, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana farklı dönemlerde sistem olarak da, içerik olarak da sürekli değişime uğramıştır.
Sonuçta eğitimin amacı devletin sahiplendiği ideolojik sisteme uygun bireyler yetiştirmesi hedeflenmektedir. O açıdan Türkiye’de eğitim sistemi ve ders içeriklerinin değişimin izleri, ülkedeki ideolojik ve siyasi dönüşümle doğrudan bağlantılıdır.
Tabi eğitim sistemindeki değişimler, ülkedeki ekonomik dönüşümle de eş zamanlı yaşanmaktadır.
Bu konuyu ideolojik süreklilik içinde açıklayan önemli bir akademik çalışmayı burada anmak ve okunmasını tavsiye ederim. Bu çalışma, Umut Şahverdi’nin NotaBene Yayınları’ndan çıkan Kemalizmden İslamcılığa: Türkiye’de Devlet İdeolojisinin Dönüşümü (Çeviren: Nihat Koçyiğit) kitabıdır.
Kitap eğitim sistemi üzerinden devletin ideolojik dönüşümünü ele alıyor. Şaherdi’nin kitabı devlet ideolojisindeki dönüşümün salt kültürel değil, ekonomik temelli olduğunu tespitinden hareketle; makro düzeyde “Kemalizm’den İslamcılığa” geçişin, aynı zamanda “devletçi ekonomiden neoliberal piyasa düzenine” geçiş olduğu tespitini yapıyor.
Bu açıdan eğitim sisteminin değişiminin hedefini anlamak çok zor değil.
Sonuç olarak, iktidar eğitim sistemini ideolojik tercihlerine uygun biçimde dönüştürüyor. Bunu yaparken eğitim sistemini dünya ile rekabete edebilecek şekilde değil, iktidarını sürdürme hedefine uygun olarak, sınıf atlama aracı olmaktan çıkararak gençleri ailelerinin sahip olduklarını korumaya indirgeyen bir gelecek sunmaktadır.
Sistem ne olursa olsun, eğitimin gerçeği budur.
İlginizi Çekebilir