Duyguların haritasını kim çizer?
KENTYaz güneşinde gürültülü, kalabalık bir sahil; kışın boşaldığında başka bir duygusal tona bürünür.
2010 yılından bu yana, gittiğim bazı mekânların sabit bir perspektiften 10 ila 30 saniyelik videolarını kaydediyorum. Zamanla, mekânların değişen hâllerini izlemek bir alışkanlığa dönüştü. Bir yerin doluluğu, boşluğu, renkleri, rüzgârı, yağmuru, bitki örtüsü, mevsimi ve mimarisi - tüm bunlar duyularımızla algıladığımız girdilerdir. Gündüz insan ve gürültüyle dolup taşan sokakların geceleri nasıl tenhalaştığını, yalnızca 24 saat içinde bir çarşının evsizler için yatakhaneye dönüştüğünü fark edebilirsiniz. Akşam 17.00 ile 20.00 arasındaki metrobüs yolculuğu boyunca ferahlama hissedenler ellerini kaldırsın? Mekân, yalnızca içinde bulunduğumuz bir yer değil; ritmini duyularımızla algıladığımız, bedensel ve duygusal bir ortam. Örneğin, son dönemde sıkça adı geçen Japonya’da başlayıp dünyaya yayılan shinrin-yoku olarak bilinen “orman banyosu” pratiği tam da bu nedenle ortaya çıktı.
Yukarıda örneklemeye çalıştığım mesele, “duyguların coğrafyası” ya da “duygusal coğrafya” 1990’lardan itibaren kültürel coğrafyacılar — başta Nigel Thrift ve David Seamon — tarafından geliştirilmişti. Thrift, duyguların yalnızca bireysel değil, mekânsal olarak üretildiğini öne sürer; bir meydanda, bir koridorda ya da bir bekleme salonunda hissettiğimiz şeyler, o yerin düzeni, sesi ve hareketiyle ilgilidir. Yi-Fu Tuan’ın “topophilia” kavramı, insanların mekânlarla kurduğu duygusal bağa işaret eder. Bir yeri sevmek ya da ondan ürkmek, yalnızca oranın atmosferinden de kaynaklanır.
Yaz güneşinde gürültülü, kalabalık bir sahil; kışın boşaldığında başka bir duygusal tona bürünür. Raymond Williams’ın “structure of feeling” kavramı, bir dönemin ya da mevsimin toplumsal ruh halinin mekânlara da sinmesini açıklar. Zaman, ışık, sıcaklık ve kalabalık değiştiğinde, kentin ruhu da değişir. Her mevsim, mekânın duygusal haritasında yeni bir katman oluşturur.
Fakat mekân yalnızca doğa ve zamanla değil, felaketlerle de duygusal biçimini yitirir ya da yeniden kazanır. Pierre Nora’nın “lieux de mémoire” (hafıza mekânı) kavramı tam da bunu anlatır: olaylar, duygusal izleriyle mekâna kazınır. Berlin Duvarı’nın yıkıldığı alanlarda hissedilen “boşluk” duygusu, yalnızca mimari bir eksiklik değil, bir tarihsel duygunun devamıdır. Bizde, 1999 Marmara ya da 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrası kentler, yıkıntıların arasında birer yas topografyasına dönüştü. O alanlar artık sadece coğrafi değil, duygusal koordinatlar haline geldi.
Bir başka dönüşüm hattı ise insan eliyle oluşur. Henri Lefebvre’in Mekânın Üretimi’nde (1974) hiçbir mekân nötr değildir; her biri iktidar ilişkilerinin, ekonomik çıkarların ve estetik ideallerin ürünüdür der . Eylem yasağı getirilen meydanlar, kentsel dönüşümle şantiyeleşen mahalleler, “kendinizi evinizde hissedin” mottosuyla tasarlanan kahveciler… Tüm bu yerler, duygularımızı yönlendiren, bazen rahatlatan, bazen yabancılaştıran düzenlemelerdir. Sara Ahmed’in ifadesiyle, duygular toplumsal olarak dolaşır; bazı mekânları “yakın”, bazılarını “soğuk” hale getirir.
Duyguların coğrafyası, mekânların bize değil, bizim mekânlara nasıl dönüştüğümüzü gösterir. Bir yerin sessizliğine, kalabalığına ya da mevsimine hafızamızda yer verdiğimizde, aslında kendi duygusal coğrafyamızı da belgeleriz - Fotoğraf albümlerimiz de bu yüzden var, kendi duygusal coğrafyalarımızda gezinmemizi sağlar.
Sanat da bu coğrafyadan beslenir.
Boğaziçi’nin mevsimlerle değişen ruhunu en incelikli biçimde anlatan yazarlardan biri olan Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi Mehtapları’nda bu hissi şöyle tasvir eder. Hisar’ın kelimelerinde mekânın duygusal coğrafyası neredeyse görünür hale gelir:
“Yazın altınları ve ateşleri eridikten ve söndükten sonra eylül gelir. Sonbaharın çözülen bağları, uzun rüzgârları, renklerin ağlayışlarıyla Boğaz’ın belki en sisli ve içli, en tesirli ve lezzetli günleri gelir. Koruların kokuları, suların sesleri gamlılaşır. Ağaçlar inanılmaz zenginlikte birtakım vahim inkıraz renklerine bürünürler… Her ses bir sonu söyler, veda eder. Veda ederken de bize sırrını döker gibidir.”
—
Sara Ahmed, The Cultural Politics of Emotion, Edinburgh University Press, 2004. Ben Anderson & Susan J. Smith, “Emotional Geographies”, Transactions of the Institute of British Geographers, 2001. Yi-Fu Tuan, Topophilia: A Study of Environmental Perception, Attitudes, and Values, Columbia University Press, 1974. Nigel Thrift, “Intensities of Feeling: Towards a Spatial Politics of Affect”, Geografiska Annaler, 2004. Henri Lefebvre, Mekânın Üretimi (The Production of Space), Blackwell, 1974. Pierre Nora, “Hafıza ve Tarih Arasında: Hafıza Mekânları”, Representations, 1989. Dolores Hayden, The Power of Place: Urban Landscapes as Public History, MIT Press, 1995. Ann Cvetkovich, An Archive of Feelings, Duke University Press, 2003. Raymond Williams, Marxism and Literature, Oxford University Press, 1977. Qing Li, Forest Bathing: How Trees Can Help You Find Health and Happiness, Viking, 2018. John Wylie, Landscape, Routledge, 2007. Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi Mehtapları, Everest Yayınları, 2022, s. 46.İlginizi Çekebilir