TBMM Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çarşamba günü 20. toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda Prof. Dr. Havva Kök Arslan (aynı zamanda Komisyonun dinlediği isimlerden biri) ve Dr. Murat Sevencan, Komisyon tarafından 58 oturumda dinlenen 135 kişinin Meclis tutanaklarına yansıyan aktarımlarının analizlerini yaparak üyelere bir sunum yaptılar.
Bu sunum, çarşamba günü yapılan toplantının tutanaklarında yer alıyor. Buraya bırakıyorum.
Sunumun sonunda mutabakat alanları, sorunlu başlıklar ve öneriler özetlendi. Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş açış konuşmasında; sunum sonrası söz alan parti grup başkanvekilleri de Komisyonun mutabakatla ortak bir rapor çıkarması gerekliliğine vurgu yaptılar. Bu bakımdan sunumun oldukça isabetli olduğunu söylemek mümkündür.
Ancak özellikle Komisyonda yer alan 10 partinin bir önceki hafta Meclis Başkanlığına sundukları raporlar dikkate alındığında, bunun hiç de kolay olmayacağı açıktır.
Bu zorluğun aşılma ihtimaline dikkat çekmek için, Komisyona Havva Kök Arslan ve Murat Sevencan tarafından yapılan ve rapor yazımını kolaylaştırabilecek nitelikteki sunumda yer alan üç ana başlığı aktarmak istiyorum.
1-Ortak Zemin: Mutabakat Alanları
- “Bir arada yaşama iradesi” çerçevesinde kardeşlik vurgusu ile ortak acının umuda ve ortak gelecek hayaline dönüştürülmesi fikri tüm aktörler tarafından paylaşılmaktadır.
- Toplumsal rıza ve sürecin toplum tarafından sahiplenilmesi ihtiyacında geniş bir mutabakat bulunmaktadır.
- Sorunun çözümüne bütüncül yaklaşım konusunda belirgin bir ortaklık mevcuttur.
- Geçmişten ders çıkarma ve yeni bir bakış açısı ile zihniyet geliştirme konusunda geniş bir uzlaşı vardır.
- Hukuki düzenleme ihtiyacı konusunda (parametreler farklılaşsa da) genel bir mutabakat söz konusudur.
- Sürecin uluslararası ve bölgesel boyutunun önemi hemen herkes tarafından vurgulanmaktadır.
2-Ayrışma Noktaları ve Uzlaştırılması Gereken Alanlar
- Güvenlik–özgürlük dengesi konusunda aktörler arasında belirgin yaklaşım farklılıkları bulunmaktadır.
- Sürecin nihai hedefi konusunda belirsizlik sürmektedir. “Terörün sona ermesi”, “Türkiye modeli”, “kardeşlik”, “normalleşme”, “demokratikleşme”, “siyasal entegrasyon” gibi farklı hedefler dile getirilse de bunların nasıl bir bütün oluşturacağı ve somut adımlarının neler olacağı konusunda net bir mutabakat yoktur.
- Af ve topluma entegrasyon konularına yaklaşımda ciddi ayrışmalar mevcuttur.
- Sorunun kök nedenlerinin tanımı konusunda farklı çerçeveler kullanılmaktadır.
3-Gözlemlenen Öneriler
- Sürecin nihai hedefine ilişkin net, anlaşılır ve ölçülebilir bir tanım yapılması
- Demokratikleşme adımlarının içeriği konusunda ortak bir zeminin oluşturulması
- Toplumsal güven inşasına yönelik somut adımların belirlenmesi ve ivedilikle atılması
- Hukuki altyapının acilen tamamlanması
- Katılımcılık ve şeffaflık mekanizmalarının güçlendirilmesi
Bu çalışma yalnızca TBMM Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun faaliyetlerinin bir röntgenini çekmekle kalmıyor; aynı zamanda son 15 aydır toplumun farklı kesimleri tarafından dile getirilen görüşlerin önemli bir bölümünü derleyerek Meclis’e sunulacak rapor üzerinde ortaklaşılabilecek başlıklar da servis edildi.
Bu yönüyle öneriler, negatif barıştan pozitif barış sürecine geçişin adeta bir yol haritasını içeren başlıklar sunuyor. Bunlar, yeni çözüm sürecinin yeni dönemine ilişkin temel köşe taşları olmaya aday.
Komisyon üyelerinin rapor hazırlık sürecinde değerlendirebilecekleri bir diğer çalışma ise pazartesi günü Evrensel Gazetesi’nde yayımlandı. Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar’ın “Siyasi partilerin ‘süreç’ raporları üzerine bir karşılaştırma” başlıklı yazısı bu açıdan dikkat çekici. Burada.
Kaynar, karşılaştırmasını demokratikleşme–güvenlik politikaları ekseninde yapıyor; partilerin soruna bakışları, tanımlamaları ve çözüm önerileri arasındaki fark ve benzerlikleri tablolaştırıyor. Bu raporlarda, partilerin siyasal pozisyonlarını güçlü biçimde vurgulayarak tarihe not düşme arzularının öne çıktığı görülüyor. Siyasal pozisyonlarda ciddi bir esneklik gözlemlenmiyor.
Partiler, sürecin ve sorunun adında dahi henüz ortaklaşamamışken, ortak bir rapora ulaşabilmenin yolu ancak bu tür karşılaştırmalı ve kolaylaştırıcı çalışmalardan geçiyor.
Komisyon üyeleri, partilerinin pozisyonlarını ne ölçüde geri çekebilecekleri, sürecin ihtiyaçlarını ne kadar öne çıkarabilecekleri ve tutanak analizlerinde belirtilen sorun alanlarını çözmeye ne kadar yaklaşabilecekleri ölçüsünde, içinde bulunduğumuz tarihsel fırsatın heba edilmemesi için sorumluluk üstlenmiş olacaklar.
Komisyondan, yeni çözüm sürecinin geleceği ve toplumsallaşması açısından anlamlı ve ortak bir rapor çıkması hayati önem taşımaya devam ediyor. Bu noktada ay sonunda çalışma takvimi sona erecek olan Komisyon’un süresinin iki ay uzatılması, yalnızca bir zorunluluk değil; ortaklaşmayı sağlamak için zaman kazanılması açısından isabetli bir yaklaşımdır.
Komisyon tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyadır: Ya partilerin siyasal kelepçeleriyle sürecin gelişimini engelleyecekler, ya da tarihsel fırsata isabetli bir biçimde yaklaşarak Türkiye’nin kronik sorunlarının çözüm kilidini aralayacak bir yolu tercih edecekler. Beklentimiz barışa, Kürt sorununun çözümüne, Türkiye’nin demokratikleşmesine şans vermeleridir.

























Yorum Yazın