MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Toplumsal gelişme ve neden-sonuç ilişkisi

Ana SayfaSi̇yasetToplumsal gelişme ve neden-sonuç ilişkisi
Toplumsal gelişme ve neden-sonuç ilişkisi
21 Aralık, 2024, Cumartesi 08:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Herkül Millas
Herkül Millas

Toplumların gelişmesini dinle açıklamak gerçek nedenleri anlamamaya yol açar. Hatta yanlış yönlere yönelmeye de: örneğin, dine karşı çıkmaya (zararlı sayılıyorsa) veya dine gereğinden fazla önem vermeye (yararlı sayılıyorsa).

Sosyal bilimlerde “neden” (yani sebep) konusu ve neden-sonuç ilişkisi oldukça çetrefildir. Örneğin Türkiye neden batı Avrupa ülkeleri gibi gelişmedi sorusunu sorduğumuzda yanıt olarak pek çok neden gösterilebilir. Ancak bu nedenler aslında başka soruları gündeme getirdiği için ilk soruya cevap verilmemiş oluyor. Türkiye Rönesansı, Endüstri Devrimini ve Aydınlanma’yı yaşamadı bundan dolayı gelişemedi dersek soruya cevap vermiş olmuyoruz çünkü hemen akla neden bu aşamalar bu coğrafyada yaşanmadı sorusu geliyor. Bu ikinci soru cevapsız kaldıkça açıklamamız da bir totoloji oluyor: Gelişmedi çünkü gelişmedi, Rönesans vb. yaşamadı!

Genellikle “neden” olarak söylenenler pek de inandırıcı olmayan açıklamalardır. İki yüzyıl önce ırkçı açıklamalar temeldi: Gelişmemişlik o ülke halklarının ırk olarak geri olmasıyla açıklanırdı. Hoş, ırkçılar bu yöntemi günümüzde de kullanırlar. Hem de iki boyutlu olarak: öteki ırklar (toplumlar) aşağı görülür “bizim taraf” ise üstün. Durum neden böyledir? Çünkü bizim fıtratımız öyledir! Irkçılık “ırk” kelimesi kullanılmadığında da var olabiliyor.

Bir zamanlar çoğrafya ve iklim temelli açıklamalar geçerliydi.  18. Yüzyılda Montesquieu bu tür tezler savunmuştu. Bu anlayışa inanlara göre sıcak iklimlerdeki insanlar (Afrika öyledir) rehavete kapılıp çalışmamışlar, dolayısıyla geri kalmışlar; Kuzeydeki ülkeler, örneğin İskandinav ülkelerinde yaşayanlar tersine iklimleri yüzünden çalışmışlar ve başarılı olmuşlar! Ama bu mantıkla Antik Mısır açıklanamıyor; Eskimolar ise herhalde şansızdı, orası da gereğinden fazla soğuktu!

Din faktörü günümüzde sık kullanılıyor. İslam’ın egemen olduğu (geri) ülkeler ile Hristiyanlık’ın egemen olduğu (ileri) ülkeler kıyaslanıp din konusunda ve İslam’ın aleyhine sonuçlara varılıyor: Dinin ilkeleri yüzünden gelişme sağlanamıyor denir. Cumhuriyet’in ilk döneminde, 1930’lu yıllarda, özellikle okul kitaplarında bu anlayış savunuldu. Oysa dinlerin bu tür özelliklerini kabul ettiğimizde bu kez Orta Çağı açıklayamayız: O dönemde, 8. ve 10. yüzyıllarda, Müslümanlar her alanda ileri iken, Hristiyanlar Avrupa’da “Karanlık Yüzyıllarını” yaşıyordu. D. Gutas’ın açıkladığı gibi Arap Müslümanlar Eski Yunan’ın kültürünü araştırıp ondan yararlanırken, Hıristiyan Bizans “putperesttir” diye bu kültüre yabancı kaldı.[1]

Din toplumun gelişmesini belirlemiyor, gelişen toplumlar dinlerine yeni yorumlar getiriyorlar; gelişmeyen toplumlar ise “eski” dinleriyle kalıyorlar. Din neden değil, ileri veya geri de olabilen (bu sıfatlar her ne anlama geliyorsa) bir sonuçtur.

GELİŞEN TOPLUMLAR DİNLERİNE YENİ YORUMLAR GETİRİYOR

Bu alanda neden-sonuç ilişkisinin de nasıl yanlış okunduğunu görüyoruz. Aslında gelişen toplumlar, aynı zamanda dinlerini de yeni yaşamlarına uyarlıyorlar. Din toplumun gelişmesini belirlemiyor, gelişen toplumlar dinlerine yeni yorumlar getiriyorlar; gelişmeyen toplumlar ise “eski” dinleriyle kalıyorlar. Din neden değil, ileri veya geri de olabilen (bu sıfatlar her ne anlama geliyorsa) bir sonuçtur. Bir zamanlar Araplar “ileri” iken İslam’ı da ona göre okudular, “geri” olan Hristiyanlar da dinlerine bağnaz biçimde bağlandılar.

Ama bu din temelli anlayışın geçersizliğini yüzyıllar arasındaki kıyaslamalarla açıklamaya çalışmak da gereksiz. Şu an etrafımıza bakmamız yeterlidir. Aynı dinden ve mezhepten toplumlar bütünüyle farklı “aşamalarda” ve “dünyalarda” olabiliyorlar. Örneğin, dünyanın ikinci en kalabalık Ortodoks Hristiyan topluluğun yaşadığı Etyopya’da bu inançtaki insanları, aynı din ve mezhepten ama ABD’de yaşayan Yunanlılarla kıyasladığımızda çok ilginç durumlarla karşılaşıyoruz. Her iki yanda, bu Hristiyanlar, ahlakî değerleri ve günlük alışkanlıkları, kısacası dünya görüşleri birbirine benzemiyor; kendi çevrelerindeki farklı dinden insanlarınkine benziyor. Etyopya’da Hristiyanlar Müslümanlar gibidir, Amerikadaki Yunanlılar da Etyopya’daki dindaşlarına hiç benzemeyip her dinden Amerikalılara benziyor.[2]

İki Müslüman ülke olan Suudi Arabistan ve Endonezya’da uzun süre çalıştığım için  bu ülkeleri yakından tanıdım. Oralarda iken gördüğüm iki kadının fotografı aşağıdadır. Biri bana bakıyor, ötekisi başka dünyalardan bir Canon kamera reklamına. Üçüncüsü de Türkiye’den. Dinleri aynı ama yaşam biçimleri oldukça farklı üç kadın.  

Ancak din gelişmişliği belirlemese de toplumsal hayatta önemi ve etkisi yoktur demek de doğru değil. Batı türü bir gelişme göstermemiş, yani genel olarak endüstrileşememiş, çağdaş kurumlarını sağlayamamış, sağlıklı devlet-vatandaş ilişkilerini kuramamış toplumları “dinleriyle” açıklamak ne kadar yanlışsa, dinin “ikinci evredeki” rolünü de görmezlikten gelmek yanlıştır.  İkinci evre ile demek istediğim şu: Bir toplumun gelişmesi veya gelişmemesi dininden kaynaklanmıyor da olsa, o toplumun oluşturduğu ve benimsediği din artık bir biçimde etkisini hissettirecektir. Yani din-toplum ilişkisi bir neden-sonuç ilişkisi değil, bir tür karşılıklı, diyalektik ilişkidir. Özellikle gelişmesi gecikmiş, dolayısıyla dini de “gelişmemiş” olan toplumlarda, bu kez dinin “frenleyici” bir rolü olabilir. Dinin bu ikinci evredeki rolü ve etkisi toplumca dine verilen önemle doğrudan ilişkilidir.

Toplumların gelişmesini dinle açıklamak gerçek nedenleri anlamamaya yol açar. Hatta yanlış yönlere yönelmeye de: örneğin, dine karşı çıkmaya (zararlı sayılıyorsa) veya dine gereğinden fazla önem vermeye (yararlı sayılıyorsa). Aslında bu yazıda geri kalmışlığın temel nedenleri de hiç söz konusu olmadı; bazı yanlış açıklamalarla sınırlı kalındı. En azından benim böyle algıladığım bazı “yanlışlardan” söz ettim. Özellikle neden-sonuç ilişkisinin zorluğunu ele aldım. İki soru/problemle bitireyim yazıyı. D. Acemoglu ve J. Robinson’un tezine göre kurumlarını sağlayamamış toplumlar gelişemez. Aynı kolaylıkla, gelişmemiş toplumlar kurumlarını da eksik ve kusurlu kurarlar, neden demeyelim? Ve başka retorik bir soru: Bir sonucun neden “bir” nedeni (sebebi) olsun ki? Pek çok neden de olabilir. Hatta hiç bir neden de olmayabilir; yalnız bazı tesadüfler. Bir açıklama sağlasalar da tesadüflere “neden” demek ne kadar doğrudur?

***

[1] Bkz: Dimitri Gutas. Yunanca Düşünce Arapça Kültür. Kitap Yayınevi, 2003.

[2] Bu konuda bnz:

- 8 Kasım 2017. Orthodox Christianity in the 21st century. 4. Orthodox take socially conservative views on gender issues, homosexuality. (http://www.pewforum. org/2017/11/08/orthodox-christianity-in-the-21stcentury/3.2.2019)

- 1 Şubat 2017. What It Takes to Truly Be ‘One of Us’. http://www.pewglobal.org/wp-content/uploads/sites/2/2017/02/Pew-Research-Center-National-Identity-Report.

- H. Millas, Doğu’ya Aidiz, %89, Atina: Sideris, 2022 (Yunanca).

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Herkül Millas
    Herkül Millas

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı