MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Neden Türkiye gibi ülkelerde iktidar değişimleri sancılı oluyor?

Ana SayfaSi̇yasetNeden Türkiye gibi ülkelerde iktidar değişimleri sancılı oluyor?
Neden Türkiye gibi ülkelerde iktidar değişimleri sancılı oluyor?

Ülkenin büyük bir kriz olduğu kadar politik dönüşümlerin işaretlerinin görülebileceği nadir anlardan birini yaşadığını düşünüyorum. Eğer politik aktörlerin iradelerinin dışında birtakım süreçler gelişiyorsa, bu yeni ve farklı bir durum olmalı. Bu garip olaylar, yaşanan tuhaflıklar fark ettirmeden şimdiki zamanı süreçlere, sorunların köklerine bağlayabiliyor.

27 Mart, 2025, Perşembe 07:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007, 15 Temmuz 2016… bunların hepsi benzerlik taşıyor. Bunların geçmişe uzanan kökleri var.  Öfkelenmeden soğukkanlı bir şekilde bu meseleyi ele almanın yerinde olacağını düşünüyorum. Öncelikle sorulması gereken soru şu: Neden bu ülkede iktidarı ele geçirenler bu yollara sapıyor? Bunun nedenleri neler? Kestirmeden bir cevap: Devlet iktidarı, sivil alana da nüfuz ettiği için böyle oluyor.  

Soruyu, baştan söyleyeyim, güncel bir durum üzerinden sormuyorum. Güncel bir durum olarak sorunun nedeni görünmez kıldığını düşünerek. 

Şöyle diyenlere rast geliyorum: “Şimdi düşünme değil, eylem zamanı.” 

Karşımızdaki şöyle tuhaf bir ikilem: Düşünüyorsanız, mücadele etmiyorsunuz. Eylem yaparsanız düşünmüyorsunuz! 

Hayır, her ikisinin de zamanı. Tepki vermek çok önemli. Çok değerli. Ama soğukkanlı olmak ve değerlendirmek de, onun kadar. Eğer bir kötülük sıklıkla başımıza geliyorsa, o zaman düşünmenin önemi ortada.

Medyayı, devletin tek alıcısı olduğu enerji, ulaşım, silah ihalelerini, üniversite yönetimlerini, hukuk kurumlarını ele geçiren güruhun seçimle iktidarını vermesini beklemek safdillik olur. Demokratik hukuk rejimlerinde iktidarların değişmesi, kamu ve sivil toplum alanında beka sorununa dönüşmüyor. 

Bu bir sistem sorunu. 

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007, 15 Temmuz 2016… bunların hepsi benzerlik taşıyor. Bunların geçmişe uzanan kökleri var.  

Öfkelenmeden soğukkanlı bir şekilde bu meseleyi ele almanın yerinde olacağını düşünüyorum. Öncelikle sorulması gereken soru şu: Neden bu ülkede iktidarı ele geçirenler bu yollara sapıyor? Bunun nedenleri neler? 

Kestirmeden bir cevap: Devlet iktidarı, sivil alana da nüfuz ettiği için böyle oluyor. 

Türkiye’de iktidar kamu sahasını, sivil alanı belirleyen bir güç olarak yapılandığı için böyle oluyor. Böyle olunca iktidardan bağımsız olması gereken yapılar iktidarın değişmesiyle kamu sahasından dışlanacaklarını, silineceklerini, iktidar nimetlerinden yararlanamayacaklarını düşünüyorlar. 

Tanık olunan şey ne kadar öfkelendirici olsa da kötülüğün anlık temsilinin yetersiz kaldığını hatırlamanın zamanı.

Otoriterleşmenin maddi nedenleri var

Otoriterlik yalnızca ve basitçe siyasal bir tercih değil. Maddi temelleri, işleyişleri olan bir durum. 

Onunla baş etmeyi öğrenmek, biliyorum kolay değil. Çok zorlu bir iş. Kimi zaman topluluklara musallat olan büyük felaketler, savaşlar sonrasında, büyük acılar yaşandıktan sonra bir politik deneyim kazanılabiliyor. Kimi zaman da akılla, uzlaşmayla, yöntemler geliştirmekle, dirençle ve yaşanan zorlu bir süreç içinde bir baş etme deneyimi kazanılabiliyor.

Önce bunun bir rejim sorunu olduğunu kabul etmek gerekiyor.   

Bu yaşadığımız günlerde medyayı, söz söyleme tekelini ele geçirenlerin başkalarını silmeye, emeklerini, çabalarını, uğraşlarını, fikirlerini neden ve nasıl yok etmeye çalıştıkları herhalde daha iyi anlaşılıyor.

Medyanın durumu ortada. Sahnede boy gösterenler yalnızca ideolojik olarak bağlı oldukları için değil, aynı zamanda kendi ayrıcalıklarını, çıkarlarını korumak için her türlü numarayı deniyorlar. 

Bu da gösteriyor ki -ülkede demokratikleşme ve hukukun üstünlüğünü hedefleyen- muhalefetin, ya da alternatif bir iktidarın ilk yapması gereken iş medyanın çıkar gruplarından bağımsızlığını sağlamak. Ülkede medya çıkar gruplarına bağlı olduğu sürece demokrasiden, hukuktan söz etmek imkansız. Merkez medya iktidarla adeta bir yankı odası oluşturarak, onun istediği hayali bir dünya yaratmaya çalışıyor. Demokrasinin en güçlü aygıtı olan medyadan mahrum olmak, ülkenin büyük bir zarar görmesine yol açıyor.

Cumhurbaşkanı’nın günlük programlarındaki sıradan konuşmaları, anında canlı veren yayın organları yüzbinlerce insanı buluşturan bir mitingi görmezden geldiler. Bu koşullarda hala kendilerinin mensubu olduklarını, gazetecilik yaptıklarını zannedenler varsa, onlara medyanın ne olduğunu hatırlatmak gerek. Yok efendim “yukarıdan uyarı geliyor”muş. 

Bunu bahane olarak söyleyenlerin önce utanmaları lazım. Kendileri de ye yaptıklarını, politikayı dizayn etmenin bir aracı olarak kullanıldıklarını kendileri de pek ala biliyorlar. 

Ama yalnızca kullanıldıklarını bildiklerini söylemek de yetmez. Buna kendilerinin talip olduklarını da herkes biliyor. Kamu imkanlarını, imtiyazlarını, yolsuzlukları kullanarak imkanlara kavuştuklarını, kariyer yaptıklarını da… 

Bu yüzden yalnızca kullanılmakla kalmıyorlar, kendileri de şahsi menfaatleri için medyayı kullanıyorlar. 

Kamu kurumlarından başlayalım: Başkanlıklar, güya kamu hizmetleriyle ve yönetimleriyle ilgili görevler, bakanlıklardaki, kuruluşlardaki danışmanlar. Sonra devlet imkanlarını, imtiyazlarını kullanan “sivil” alan… 

Kamu sahasında oyunu herkesin, iktidarıyla muhalefetiyle böyle oynadığını bir düşünün: O zaman iktidar mücadeleleri ne anlama geliyor? Kendi imtiyazlı sınıfını yaratma mücadelesi! Bu nedenle eşitsizlikler, haksızlıklar sürekli tekrarlanıyor. 

Ülkenin büyük bir kriz olduğu kadar politik dönüşümlerin işaretlerinin görülebileceği nadir anlardan birini yaşadığını düşünüyorum. Eğer politik aktörlerin iradelerinin dışında birtakım süreçler gelişiyorsa, bu yeni ve farklı bir durum olmalı.

Krizin nedeni kökleri geçmişten günümüze uzanan bir meseleyi iktidar değişimi üzerinden okumak

Bu ülkede sürekli yaşanan kötülükleri kimler yaptı, bunun cevabını bulmak zor değil. Ama bunun yeterli olmayacağından eminim. Bugün yaşanan krizin nedeni kökleri geçmişten günümüze uzanan bir meseleyi basit bir iktidar değişimi perspektifi üzerinden okumak. 

Yaşanan demokrasiyi yok eden bir hak ihlali. Tepki verilmesi gerekli.

Ama tepkiler soğukkanlı olmayı, yani kendini kaybetmeden, düşünerek ve ne olduğunu anlamaya çalışarak hareket etmeyi dışlamamalı.  

Aslına bakılırsa bugün geldikleri noktada Ak Parti ve CHP bu konuda değil kavga etmek, gayet iyi anlaşabileceklermiş gibi gözüküyordu. Anlaşılan Ak Parti de -tıpkı geçmişteki CHP gibi ya da devlet iktidarının derinliklerinde- milli devletin temel reflekslerini gösteriyor. 

İktidardakiler gibi muhalefetteki politik aktörlerin bir bölümü de henüz tanımlanamayan ve olayların süreçlere nasıl bağlandığını gösteren işaretleri okuma becerisini kazanmadan hareket ediyorlar. 

Üstelik tam da iktidarın ve ortağının girişimiyle ülkenin geçmişten bugüne yaşadığı şiddet ortamının yerini alacak yeni bir politik durum yaratılmaya çalışılırken CHP’nin yerel seçimlerde “Kent Uzlaşısı” olarak tanımladığı işbirliği arayışının “kriminalize” edilmeye çalışılmasının ne kadar büyük bir çelişki oluşturduğu açık seçik ortadayken. 

Arendt hatırladığım kadarıyla “tek bir perspektife mahkum olmak, yok olmaktır” mealinde bir şey söylüyor. Halkı tek bir gerçeğe mahkum etmek, gerçeği çalmaktır. 

Neo-klasik temsil üzerine, toplulukları tasarlama idealleri üzerine kurulan rejimlerde yönetimler iktidardan uzaklaşamazlar, çünkü kendi kurdukları sistem, inşa ettikleri ayrıcalıklar dünyası, imtiyaz ilişkileri çöker. 

Ama bu defa da hukuk sistemi, demokrasi, kamu düzeni, ülke çöker. Biz de ülkenin çöküşünü izliyoruz. 

Ülkeyi feda ediyorlar, kendi çıkarları için. Sanki karşımızdakiler ülkesinden vazgeçmiş insanlar...

Bunlar rejimin gerçek yüzünü görmek için önemli gelişmeler. 

Bu nedenle gelinen yer istenerek, aktörlerin kendi iradeleriyle gelmiş oldukları bir yere pek benzemiyor. Başarılı olduklarını zannettikleri yerde başarısızlığa uğruyorlar. 

Belki de bu yüzden umutluyum. 

Neden mi umutluyum? 

Ülkenin büyük bir kriz olduğu kadar politik dönüşümlerin işaretlerinin görülebileceği nadir anlardan birini yaşadığını düşünüyorum. Eğer politik aktörlerin iradelerinin dışında birtakım süreçler gelişiyorsa, bu yeni ve farklı bir durum olmalı. Bu garip olaylar, yaşanan tuhaflıklar fark ettirmeden şimdiki zamanı süreçlere, sorunların köklerine bağlayabiliyor.

Yaşanan kriz yalnızca anlık bir durumla değil, farklı politik hafızalarla, süreçlerle bağlar kurmaya bizi zorluyor.

  • Yerelleşmiş bir politik alanı yeniden keşfetmek için hazine değerinde bir miras Yerelleşmiş bir politik alanı yeniden keşfetmek için hazine değerinde bir miras
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
27 Mayıs 196012 Mart 197112 Eylül 198028 Şubat 199727 Nisan 200715 Temmuz 2016

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı