MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

“Gücü-gücüne yetene" düzeni

Ana SayfaSi̇yaset“Gücü-gücüne yetene" düzeni
“Gücü-gücüne yetene" düzeni

Bizim “gelecek asrımız” nasıl şekillenecek? Bir şeyin yeniden şekillenmesi için eski şeklin değişmesini imkanlı kılacak bir boşluğa ihtiyaç vardır. Aksi durumda eski şekil değişemez. Buradan çıkarabiliriz ki Erdoğan bu “gücü-gücüne yetene” boşluğunun farkında. Onun için Suriye’deki gelişmeleri yakından izliyor.

18 Mart, 2025, Salı 07:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu

Suriye’de “gücü-gücüne yetene” bir siyasi boşluk var ve Türkiye bu boşluğu kendinden başka kimsenin doldurmasını istemiyor ve bunun için de elinden geleni yapıyor. Sanki bu ülkenin kurucu ideolojisinde “Yurtta Sulh! Cihanda Sulh!” gibi bir ilke yokmuş gibi.

Dünya siyasetinde bir şeylerin değişmekte olduğu çok açık. Uluslararası düzende ulus-devletlerin siyasetini biçimleyen aktörlerin sayısı nerdeyse bire indi: Popülist ve otoriter Başkanlar! Onlar kendi ülkelerinin “liderleri” olduklarından, yönetim tarzlarında da kendi kişilikleri öne çıkıyor. Zaman zaman sert, zaman zaman emredici, zaman zaman da kimseye danışmadan savaş çıkaran! Rusya’da Putin, Amerika’da Trump, Macaristan’da Orban, Türkiye’de Erdoğan, Hindistan’da Modi, İsrail’de Netanyahu bunların başında geliyor. Peki bu gelişmenin ardında nasıl bir mekanizma var dersiniz?

Bu soru etrafında herkesin kendine göre bir yorumu vardır kuşkusuz. Bu yazımda ben kendi yorumumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

İçinde bulunduğumuz dönemin “milliyetçiliğin” yeniden yükseldiği bir dönem olarak görmek gerektiğini düşünüyorum. Tabii ulus-devletler dünyasında milliyetçiliklerin yeniden yükselişi liberal demokrasinin de önemini yitiriyor oluşuyla yakından ilgili. Özellikle Trump’lı bir dünya düzeninde “liberal demokrasinin” baş savunucusu Amerika gibi bir gücün bu iddiadan vazgeçip pragmatist bir biçimde sadece Amerika’nın çıkarlarını öne çıkararak davranması, (serbest dış ticaret ve serbest piyasa konularında gümrük vergilerini ve regülasyonları kaldırıyor olması) esasında dünya siyasetinde de bir boşluk yaratarak “gücü-gücüne yetene” bir düzenin oluşmasını yaygınlaştırıyor.

“Gücü-gücüne yetene” bir düzenden kastim ise tıpkı imparatorluklar dünyası yıkılırken ulus-devletlerin oluşmasına imkan veren siyasal boşluktan söz ediyorum.  Bu boşluk bu sürede oluşacak ulus-devlet hiyerarşisinde kimin nerede konumlanacağını da büyük ölçüde belirlemişti. Şimdi de tıpkı o döneme benzer biçimde, örneğin Amerika’nın Süveyş kanalı, Kanada, Gazze planları, ya da Türkiye’nin Suriye’deki siyasal boşluğu doldurmak konusunda de facto müdahale edebilme davranışı ya da Rusya- Ukrayna ilk aklıma gelen örnekler. Eminim Pakistan-Hindistan’dan tutun birçok Afrika ülkesinde de benzer bir “gücü-gücüne yetene” dönemine işaret eden boşluklar var.

Peki bu boşluk nasıl doğdu?

Doğrusu bu soruya benim cevabım küreselleşme süreciyle doğrudan ilgili. Küreselleşme ulus-devletlerin “norm” ve “değer” üretme imkanlarını sınırladıkça, ulus-devletler içinde, devletin kendilerine ait olduğunu düşünen kesimlerle (ya da var olan devlet düzeninin devamında kendisi için yarar gören kesimlerle), kendi kimliklerinin de hesaba katılacağı yeni bir demokrasi talep eden kesimler arasında siyasal bir gerginlik yaratmaktadır. Bu gerginlik kaçınılmaz olarak kendilerini ulusun sahibi olan görenlerin yeniden “milliyetçiliğe” sarılmasına neden olarak, uluslararası düzenin ne olduğuna ya da ne olacağına bakmaksızın sadece ve sadece kendi çıkarlarını düşünen otoriter liderlerin egemen olduğu yeni bir dünya yaratmaktadır. “Gücü-gücüne yetene” bir siyasi boşluğun ortaya çıkması da buradan kaynaklanmaktadır.

Gelelim Türkiye’ye!

Bizim “gelecek asrımız” nasıl şekillenecek? Bir şeyin yeniden şekillenmesi için eski şeklin değişmesini imkanlı kılacak bir boşluğa ihtiyaç vardır. Aksi durumda eski şekil değişemez. Buradan çıkarabiliriz ki Erdoğan bu “gücü-gücüne yetene” boşluğunun farkında. Onun için Suriye’deki gelişmeleri yakından izliyor. 

Önce, Türkiye’nin sahibi olduklarını düşünen kesimlerin sözcüsü Erdoğan’ın bazı sözlerine dikkat çekmek istiyorum: Erdoğan geçenlerde bir konuşmasında şöyle dedi. “Dünyanın kalbi Afro-Avrasya Bölgesi’nin yükselen yıldızı Türkiye’dir” “Suriye’den Filistin’e bölgemizde tarih yeniden yazılmaktadır. Hiç unutmayın, kardeşlerimizle birlikte bizim de gelecek asrımız şekillenmektedir”.

Bizim “gelecek asrımız” nasıl şekillenecek? Bir şeyin yeniden şekillenmesi için eski şeklin değişmesini imkanlı kılacak bir boşluğa ihtiyaç vardır. Aksi durumda eski şekil değişemez. Buradan çıkarabiliriz ki Erdoğan bu “gücü-gücüne yetene” boşluğunun farkında. Onun için Suriye’deki gelişmeleri yakından izliyor. Geçenlerde Mazlum Abdi ve Eş-Şara arasında yapılan anlaşmadan tedirgin oldu ve hemen Dışişleri Bakan’ı Hakan Fidan, Savunma Bakanı Güler ve Mit Başkanı’nından oluşan bir heyeti  Şam’a gönderdi. Türkiye’nin çekincelerini (özellikle YPG konusunda) Suriye yönetimiyle paylaştılar. Nitekim Hakan Fidan diyor ki“Yeni Suriye yönetiminin YPG işgaline ve korsanlığına son verecek inisiyatifi ele alması gerekiyor”. YPG, sanki Suriyeli bir güç değil de işgalci bir güçmüş ve yaptığı da korsanlıkmış gibi.

Kısacası, Suriye’de “gücü-gücüne yetene” bir siyasi boşluk var ve Türkiye bu boşluğu kendinden başka kimsenin doldurmasını istemiyor ve bunun için de elinden geleni yapıyor. Sanki bu ülkenin kurucu ideolojisinde “Yurtta Sulh! Cihanda Sulh!” gibi bir ilke yokmuş gibi.

Not: "Gücü-gücüne yetene" dediğim siyasi gelişmenin bir de Türkiye'nin içine ilişkin yanı var. Gelecek haftaya da bunu konu edeceğim.

  • İktidar kontrpiyede kaldı İktidar kontrpiyede kaldı
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Suriye

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı