MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Devlet çok büyük olursa 

ANA SAYFASİYASETDevlet çok büyük olursa 
Devlet çok büyük olursa 
14 Ocak, 2025, Salı 07:55
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu
yazı içi reklam

Büyük yönetici sınıflara sahip devletler güçlü değil aksine çürük devletlerdir. En güçlü devletler meşruiyeti en yüksek devletlerdir.

Devletlerin ve toplumların hayatlarında kaçınılmaz döngüler vardır. Nüfus artış ve azalışları, değişen iklim koşulları, doğal afetlerin sıklığı, dini inançlar bu döngüleri sıkça ve bazen çok derinden etkiler. 

Dini inançların etkilerinden belki de en önemlisini devlet üzerinde görürüz. Devletler elitlerin mekanıdır. Devletler “itibardan tasarruf etmezler”. Yani bir devletin iktidar mevkilerinin sağında solunda, altında üstünde, kapıdan hemen içeride yahut kapı eşiğinde barındırdığı “elitler” yaşadıkları toplumun kaderinde büyük etkilere sahiptir. Elitlerin dolayısıyla devletin ihtiyaçları vardır. Genellikle lüks tüketim onların işidir. Yeni ihtiyaçlar onlar arasında hissedilir önce. En yeni otomobiller, mücevherler, som moda giysiler, lüks evler onların ilgi alanındadır. Elit olmanın kanıtları öncelikle bunlardır. Elitlerin sayısı ne kadar kabarıksa bir toplumun üzerindeki yük o kadar ağırlaşır. 

Bunun dinle ne ilgisi var dediğinizi duyar gibi oluyorum. Çok ilgisi var. Tarihten yapraklar açabiliriz burada. İslam dininin hâkim yorumları her zaman çok eşliliği savunmuşlardır erkekler için. Şimdilerde tele-vaizlerin hemen her gün yaptıkları gibi dört sayısının dahi anlamı kalmamıştır. Sonsuzca eşliliğin yollarını açabilmek için üretilmiş “teoriler” üzerimize boca edilmektedir. “Efendim isterseniz 100000 cariye alabilirsiniz, cebinize bağlı!” Elbette ki bu tavsiyeler elitler için yapılmaktadır. Kendisini doyuramayan bir erkek bu alanda yokluğa mahkumdur. Tarihte bu uygulamanın sonucu ne olmuştur? Osmanlı dışındaki devletlerde bunun sonuçları neler olmuştur? Eşler ve cariyelerden doğan çocuklar ne olmuştur? Yüzlerce çocuğa sahip olan elit bir baba ne yapar? Hepsinin elit olmasını isteyecek ve genellikle de bu isteğine kavuşacaktır. Bunun sonucu muazzam bir elit kesimin ortaya çıkışıdır. Tüketim alışkanlıkları, toplumun üretim gücünün çok çok üzerine çıkacaktır. Bu elit olmayan nüfus üzerinde büyük bir baskı anlamına gelecektir. Bu kadar eliti doyurmak artık “sıradan” insanların görevidir. Osmanlı uzunca bir süre bir “soylular” tabakasına sahip olmadığı için bu durumdan belirli bir süre kurtulabilmiş fakat devletin zayıfladığı dönemlerden başlayarak elitler bu durumdan sıyrılmayı başarabilmişlerdir. Ayan aileleri, aşiret reisleri elbette çocuklarını elitler sınıfına dahil etmenin bir yolunu bulacaklardı ve sonuçta bulmuşlardır.

Avrupa’da bu daha az hissedilen bir durumdur. Hristiyanlık en azından teoride tek eşliliği savunmaktadır. Soylular bu durumu delmenin çeşitli yollarını bulmuş olsalar da bu eş sayıları hiçbir zaman Müslüman elitlerin sahip olduğu sayılara ulaşmamıştır. Bir başka etmen de Avrupa’da soylu sınıfın sayısını azaltan bir rol oynamıştır hem sayıları azdır hem de savaşlarda en büyük kayıpları elitler vermektedir. Zaman zaman soylu nüfusunun yok olma durumuna yaklaştığı pek çok dönem yaşamışlardır. 

Meşruiyet kaybı baskıyla telafi edilir. Bu da öfke ve nefreti arttırmaktan başka bir sonuç yaratmaz. Polis sayıları artar, askerler maddi ayrıcalıklarla sakinleştirilir, çok pahalı bir idare şekli ortaya çıkar. Bu nedenle en ucuz yönetim şeklinin demokrasi olduğu söylene gelmiştir.

MEŞRUİYET KAYBI BASKIYLA TELAFİ EDİLİR

İslam ülkelerinde ise bu kesimler sürekli büyümüş ve toplumun dengesini bozucu önemli bir etken haline gelmiştir. Modernleşme dalgaları dahi bu durum üzerinde pek etkili olamamıştır.

Günümüz Türkiye’sinde bunun pek çok örneğini görmekteyiz. Bu örnekler sadece sömürü üzerinden etkilemez bir toplumu. Elitlerin adı konulmamış ayrıcalıkları vardır. Mesela hukuk her zaman onları teğet geçer. En ağır suçlardan dahi elitlere hesap sorulamadığı görülür. “Bilmem kimin oğulları, yeğenleri, yeğenlerinin arkadaşları” toplum içinde geniş bir dokunulmazlık halesinden yararlanmaya başlarlar. Bu durumun ağırlaştığı koşullarda servetlerine servet katmaları olağanüstü kolaylaşır. En “kupon” arsaları önce onlar öğrenirler, zaten oraları alacak paralar sadece onlarda vardır. En iyi okullara onlar giderler. Halka çocuklarını İmam Hatiplere göndermeleri tavsiye edilirken onların çocuklarının önünde dünya açıktır. Gittikleri her yer onlar için kendi vatanları gibidir. Maddi güçleri bunu kolaylıkla sağlamaktadır. Askerlik gibi zorunluluklar, onlar için bir zorunluluk değildir. Çalışmak bir zorunluluk değildir. Ahlaklı ve masum olmak cennetin kapılarını açar denilirken, onlar her zaman “Ahlaklı ve masum” olarak bu dünyada zaten cenneti yaşamaktadır.

Böyle toplumlarda devlet her gün meşruiyetini kaybetmektedir. Sıradan halk haset duygusuyla öfke ve nefret duyguları arasında gidip gelmektedir. Meşruiyet kaybı baskıyla telafi edilir. Bu da öfke ve nefreti arttırmaktan başka bir sonuç yaratmaz. Polis sayıları artar, askerler maddi ayrıcalıklarla sakinleştirilir, çok pahalı bir idare şekli ortaya çıkar. Bu nedenle en ucuz yönetim şeklinin demokrasi olduğu söylene gelmiştir.

Ve İbn Haldun yüzlerce sene öncesinden bizleri uyarmıştır, bu duruma düşen devletler çöküş sürecine girer.

Büyük yönetici sınıflara sahip devletler güçlü değil aksine çürük devletlerdir. En güçlü devletler meşruiyeti en yüksek devletlerdir.

  • 2025 kehanetleri 2025 kehanetleri
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Yönetici SınıfÇürük DevletMeşruiyet

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Sema Erder
Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
Eser Karakaş
Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
Akın Özçer
Akın Özçer Yanlışta ısrar
Yüksel Işık
Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
Murat Aksoy
Murat Aksoy İhtiyaç olan tek şey: Samimi bir görüşme
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
Tunay Şendal
Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
Herkül Millas
Herkül Millas Milli açıklamaların yetersizliği
Deniz Nas
Deniz Nas Dönüşen CHP, sol popülizm ve Özgür Özel
Bilal Sambur
Bilal Sambur Hakimiyet saplantısı, hassasiyet değildir
Semih Çoban
Semih Çoban Bir öğle arası: Stephansplatz’da 20 dakika
Aydan Bakan
Aydan Bakan Pijamalı balon
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı