CHP’ye bir kez kayyum atanırsa ve o kayyum partinin kapısından içeri girerse -siz ya da değil fark etmez- sarı öküz verilmiş olur. CHP, sonu gelmeyen bir sürecin içine gömülür kalır. Rusya ve kimi doğulu despotik rejimlerde olduğu gibi karikatür bir muhalefet ortaya çıkar. Böylesi siyasal iklimde siz de “etkisiz elemana” dönüşürsünüz. Buna izin vermeyiniz.
Değerli Kemal Bey
Sözlerime “değerli” diye başlıyorum, ama kamuoyuna yansıyan son haberlerinizden sonra, size bu şekilde hitap etmiş olmam dahi eminim pek çok yurttaşımızın eleştiri konusu olacaktır.
Ben her şeye rağmen cumhuriyetin sağladığı olanaklarla bürokrasinin en üst kademelerine kadar yükselmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine liderlik yapmış bir figür olarak size duyduğum saygıyı koruduğum için sözlerime “değerli”diye başlamayı uygun gördüm.
Bugün köşemde size bir mektup kaleme almak istedim.
Mayıs 2023 seçimlerinde zât-ı âlinize oy vermiş sıradan bir vatandaş olarak yazıyorum bu satırları.
Yönetiminde bulunduğunuz CHP listelerinde iktidar eskilerine, Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarına, sırf karşı mahallenin ağzına bir parmak bal çalabilmek amacıyla yer verdiğiniz için partinize oy vermedim.
Burada hemen bir parantez açayım. Bulunduğum seçim bölgesinde, CHP listelerinden aday gösterdiğiniz ve seçildikten sonra kendi partisine geçen milletvekillerinden birisi iktidar saflarına katıldı. Anayasa yapacağız demişler, o da dayanamamış AKP’ye geçmiş.
Konumuza dönecek olursak, ben, uzun yıllardır giderek şiddetlenen bir cepheleşmeye gömülen ülkemizi ileri demokrasiyle buluşturma, karşıtlıkları giderme, kamplar arasında köprü kurma ve polarizasyonu zayıflatma üzerine kurdurduğunuz Türkiye hayalinin peşinden giderek size oy verdim.
Geçmişte belki kuvvetli bir solcu ya da sosyal demokrat değildiniz. Turgut Özal’ın, Süleyman Demirel’in altın yıllarında bürokrasinin en üst kademelerine çıkmış olmanız bende hep bu kuşkuyu uyandırmıştır. Biz eski CHP değiliz, yenilendik Y-CHP olduk diyerek partinizi köklerinden uzaklaştırmanız ve karşı mahalleye yanaştırmanız belki de bundandır. Bilemiyorum, benim fikrim tabi.
Ama Dersimli Kemal olduğunuzu söylemeniz de cumhuriyete karşı bakışınızı ortaya koyuyordu.
Bütün bunları görmeme rağmen sizin cumhuriyetin başarılı bir proje olduğunuzun ispatı olduğunuzu düşünüyorum. Cumhuriyetin sağladığı fırsat eşitliğinden faydalanarak taşranın ücra bir köşesinden çıkıp parlak bir bürokrat oldunuz. Üstelik bu makamlara dişinizle tırnağınızla kazıya kazıya geldiniz. Dürüstlüğünüzle, yolsuzluklara karşı tavrınızla zihinlerimizde yer edindiniz. Ben açıkçası bunları satın aldım. Alevi’siyle, Sünni’siyle; Türk’üyle, Kürt’üyle hep beraber Türkiye olma idealinizi satın aldım.
CHP’nin iktidar eliyle karıştırılmak istendiği herhalde malumunuzdur. İktidar mahfilleri, CHP’yi felç ederek iş göremez hale getirmeyi arzuluyor. Bunlara alet olmayınız lütfen.
Yakın çevremden “Kılıçdaroğlu seçim kazanamaz” sözlerini işitiyordum. Haksız da sayılmazlardı doğrusu. Zira hem anketlerde geride çıkıyordunuz, hem de yıllardır üzerinize yapışmış olumsuz bir imaj vardı.
Kamuoyunda SGK’yı batırmış olmanızdan tutun da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle “iki koyun bile güdemeyeceğinize” dek varan çeşitli olumsuz algılar var sizinle ilgili. Ben pek çoğuna katılmasam da bunlara etkili bir cevap veremediğiniz için söz konusu söylemler üstünüze kaldı ne yazık ki.
Her ne kadar anketlerde geride çıksanız da geniş toplum kesimlerinde negatif bir imaja sahip olsanız da ekonomik yıkım, deprem ve pandemi gibi hadiselerin üst üste gelmesiyle seçimleri kazanabileceğinizi düşündüm. Bu kadar şey olduktan sonra artık kazanır diyordum.
Türkiye’nin ileri demokrasiyle buluşması ancak sizinle olabilir diye yormuştum kendimce. Aynı zamanda cumhurbaşkanlığı en çok Kemal Bey’in hakkı diyordum. Yumruk yedi, adalet yürüyüşü yaptı, belediyeleri aldık ve sair diye değerlendiriyordum. Öbür taraftan parlamenter sisteme geçme konusunda sizin bir kısıtlılığınız olmadığını düşünüyordum. Çünkü ismi geçen diğer adaylar, siyaseten kendisine uzun bir yol çizdiği için parlamenter sisteme dönüş konusunda sizin kadar ısrarcı olmayabilirdi.
Doğrusu gönlümden geçen cumhurbaşkanı adayı değildiniz. Ama dediğim gibi kurdurduğunuz Türkiye hayalini satın aldım ben.
Şimdilerde hakkınızda çokça söylenti dolaşıyor. Basına yansıdığı kadarıyla takip ediyorum. Gazeteciler kulis bilgisi babında aktarıyor, siz de yalanlamıyorsunuz. Söylenenlere göre Atatürk’ün partisine, Kuvayı Milliye ruhunun partisine, inkılâpların, Türkiye’de pek çok değişim ve dönüşümün öncüsü olan CHP’ye kayyum atanacağınız konuşuluyor. Sizin de güle oynaya partinin başına kayyum olarak geçeceğiniz üzerinde duruluyor.
Gerçi dava ertelendi ama şu an ellerinizi ovuşturmaya devam ettiğinize eminim.
Bilmenizi isterim ki Atatürk’ün partisi savaş meydanlarında kurulmuş; saraya, sultana, geri kalmışlığa, emperyalizme ve emperyalizmin işbirlikçilerine karşı mücadele etmiştir. CHP’nin kökleri ve ruhu burada yatmaktadır. Atatürk’ün başında bulunduğu CHP, demokratik bir cumhuriyet kurmuştur. Türkiye’ye çok partili siyasal hayatı, sosyal demokrasiyi, sosyal devlet anlayışını ve katılımcı demokrasiyi getirmiştir. Bu yönüyle CHP’de mutlak butlanların, kayyumların yeri yoktur. CHP’ye genel başkanlık yapmış birisi olarak, bunu en iyi siz biliyorsunuzdur diye düşünüyorum. Zira geçmişte partinizin tarihiyle ilgili araştırmalar yaptırdığınızı biliyorum.
CHP’nin iktidar eliyle karıştırılmak istendiği herhalde malumunuzdur. İktidar mahfilleri, CHP’yi felç ederek iş göremez hale getirmeyi arzuluyor. Bunlara alet olmayınız lütfen.
Partinizin başında yarım asra yakın bulunan İsmet İnönü, ilk kaybettiği seçimde bu benim en büyük zaferimdir diyerek muhalefet sıralarına geçip oturmuştu. Keza yılların İsmet Paşa’sı, Bülent Ecevit genel başkanlık koltuğuna oturduğunda köşesine çekilmesini bilmişti. Kuyusunu kazmaya çalışmadı. Sizden de aynı özveriyi bekliyoruz.
Kaldı ki siz de partinin demokratik gelişimi adına önemli ilklere imza atmış bir lidersiniz. Mesela ilk defa bir CHP kurultayında eski ve yeni genel başkanlar yarıştı. Buna mukabil CHP’de lider değişimi yaşandı. Ben, bunun parti içi demokrasi adına mühim bir gelişme olduğunu değerlendiriyorum.
CHP’nin genel başkanları, Atatürk’ten beri, kurultayda seçilir. Bu gelenek değişmemelidir. CHP gibi Türkiye’nin en köklü partisine de yakışan budur. Çünkü CHP, rakiplerine benzemez. CHP için öncelik her zaman hukuk, demokrasi ve Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin ilelebet payidar kalmasıdır. CHP, demokrasiyi araç görenlerin partisi değildir.
Atatürk, İnönü, Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Murat Karayalçın hiç böyle yollara sapmadılar. Sapma gereği de duymadılar. CHP kurultayında, delegeler tarafından seçildiler. Keza siz de öyle.
Bu nedenle partinizin kimi politikalarını tasvip etmeyip oy vermesem de benim ve toplumun diğer kesimlerinin rızasını alabildiniz. Çünkü kurultayda delegelerin oylarıyla seçilmiştiniz, meşruydunuz.
Kurultayla ilgili dava meselesi ilk ortaya çıktığı zaman, yani sizden önce, partiye Hikmet Çetin’in kayyum atanabileceği konuşuluyordu. Eski genel başkanlardan Hikmet Çetin, orada tarihi bir cevap verdi. Ben partime ancak kayyuma direnmek için gelirim dedi. Benzer bir açıklamayı sizden de bekliyoruz.
CHP’nin başına mahkeme kararıyla oturursanız ne toplumun rızasını alırsınız, ne de meşru görülürsünüz. Sadece iktidarın CHP’nin içini karıştırma projesine alet olmuş olursunuz. İktidar, en zayıf anında çeyrek asır sonra ikinci parti olmuşken, CHP yarım asır sonra ipi göğüslemişken bunu yapmayın.
Sanmayın ki siz kayyum atanınca, en alttan başlayarak yeniden kongre yapınca işler düzelecek. HDP’yi hatırlayınız. Kâğıt üstünde var ama parti felç edildiği için işleyemez durumda. Kapatma davaları ve ekonomik kesintiler derken kâğıt üstünde bir partiye dönüşüverdi. Amacım kıyaslamak değil ama CHP’nin de benzer bir sürece sokulmayacağının bir garantisi yok.
CHP, Tosya ve Gemerek’ten gelen yargı kararlarıyla da felç edilebilir. Olmadı gözünün üstünde kaşın var davası açılabilir.
Sorun, CHP’nin kongrelerinin muntazam yapılıp yapılmaması değildir. Aslına bakarsanız sorun, teknik olarak sizin şahsınız da değildir. Türkiye’nin içine düştüğü katı otoriter sistemdir.
CHP’ye bir kez kayyum atanırsa ve o kayyum partinin kapısından içeri girerse -siz ya da değil fark etmez- sarı öküz verilmiş olur. CHP, sonu gelmeyen bir sürecin içine gömülür kalır. Rusya ve kimi doğulu despotik rejimlerde olduğu gibi karikatür bir muhalefet ortaya çıkar. Böylesi siyasal iklimde siz de “etkisiz elemana” dönüşürsünüz. Buna izin vermeyiniz.
Kurultayla ilgili dava meselesi ilk ortaya çıktığı zaman, yani sizden önce, partiye Hikmet Çetin’in kayyum atanabileceği konuşuluyordu. Eski genel başkanlardan Hikmet Çetin, orada tarihi bir cevap verdi. Ben partime ancak kayyuma direnmek için gelirim dedi. Benzer bir açıklamayı sizden de bekliyoruz.
Atatürk’ün partisine liderlik etmiş birisi, CHP’yi felç ederek demokrasiyi askıya almak isteyen muktedirlere çanak tutmak amacıyla değil onlara karşı direnmek için orada olabilir.
Tarihe nasıl geçmek istediğinize siz karar verin.
Hoşça kalın.

Yorum Yazın