MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Darbe, cunta sözlerine neden kızıyorlar AKP’liler?

ANA SAYFASİYASETDarbe, cunta sözlerine neden kızıyorlar AKP’liler?
Darbe, cunta sözlerine neden kızıyorlar AKP’liler?

Siyasi meşruiyetin seçilmiş olmak gerekli koşulu yanında seçilmiş olmanın getirdiği iktidarı hukukun evrensel standartlarına, Anayasa uygun kullanmak ise yeterli koşul ayağıdır, AKP bu yeterli koşulu senelerdir ayaklar altına aldığı için siyasi meşruiyeti de kalmamıştır.

14 Nisan, 2025, Pazartesi 06:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Eser Karakaş
Eser Karakaş
yazı içi reklam

Seçilmiş olmak siyasi meşruiyet için gerekli koşuldur, çok önemlidir, olmaz ise olmazdır ama ASLA yeterli koşul değildir. Siyasi meşruiyetin seçilmiş olmak gerekli koşulu yanında seçilmiş olmanın getirdiği iktidarı hukukun evrensel standartlarına, Anayasa uygun kullanmak ise yeterli koşul ayağıdır, AKP bu yeterli koşulu senelerdir ayaklar altına aldığı için siyasi meşruiyeti de kalmamıştır.

Hiç düşünmeyen, daha doğrusu, çıkarları nedeniyle düşünmek dahi istemeyen bunca insan bir siyasi hareket çevresinde son on iki senede nasıl yan yana gelebildiler, ilginç doğrusu.

Darbe, cunta laflarına kızıyorlar, milli iradeye ipotek konamaz diyorlar.

Bu kavramları isterseniz tek tek, serin kanlı bir biçimde tartışalım, en sonuncusundan, milli iradeye ipotekten başlayalım, hoş bu konuyu hep yazdık ama tekrarda galiba fayda var, kendilerine muhafazakar diyen AKP’lilerin köklü bir Türkçe lügat bilgileri yok ama Osmanlıcada tedvin diye bir kelime var, hatırlatalım, üstelik dini kökenli.

Tartışılan mesele milli irade ise milli iradenin meşruiyetini yani bir biçimde merkezi devlette ya da yerel devlette sandıktan çıkmış iradeyi iyi tartışmak lazım ama bizim yerli ve milli AKP takımı nedense bu milli irade konusunda sadece merkezi devlet konusunda hassas davranıyorlar, yerel devlet düzeyinde seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine kayyım atamalarını, diploma hukuksuzluğunu görmezden geliyorlar, işin içinde kent rantları varsa işlerine öyle geliyor, bu tavır da tipik bir yerli ve milli ahlak örneği.

Ama meselenin, meşruiyetin, çok daha önemli bir yanı var, seçilmiş merkezi ya da yerel iktidarların (belediyeler) meşruiyetlerinin aynı anda HEM GEREKLİ HEM DE YETERLİ KOŞULLARI VAR, AKP’liler de ülkemizin genelinde olduğu gibi matematik sorunlusu oldukları için bu işi anlamıyorlar, aralarındaki mühendislerin de işlerine gelmiyor.

Bir iktidarın meşruiyeti için seçilmiş olmak hiç tartışmasız gerekli koşuldur, bu aşamada da seçimlerin demokratik kalitesi, AKP’lilerin görmemezliğe geldikleri devlet olanaklarının seçimlerde yüzsüzce kullanımı, TRT skandalları ve benzerleri gibi konulara girmeyeceğim bile.

Evet seçilmiş olmak siyasi meşruiyet için gerekli koşuldur, çok önemlidir, olmaz ise olmazdır ama ASLA yeterli koşul değildir.

Siyasi meşruiyetin seçilmiş olmak gerekli koşulu yanında seçilmiş olmanın getirdiği iktidarı hukukun evrensel standartlarına, Anayasa uygun kullanmak ise yeterli koşul ayağıdır, AKP bu yeterli koşulu senelerdir ayaklar altına aldığı için siyasi meşruiyeti de kalmamıştır.

Çok yakın tarihte ve hatta hala çünkü ortada bir sürekli ihlal (continious violation) var, AKP Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamadı ve hatta bazı koşullarda uygulanamayacağını iddia edebilme cüretini gösterdi.

Oysa Anayasanın 153. Maddesi aynen şöyle diyor: “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar”.

Anayasa koyucu bu madde ile de yetinmemiş, muhtemelen Prof. Orhan Aldıkaçtı bizim siyasi partilerin kalitesini öngörmüş ve Madde 153’e ilaveten aynı Anayasanın 158. Maddesine de şöyle bir ibare koymuş: “Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır”.

Anayasa bu kadar net iken Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamamak için bin dereden su getiren, açık açık saçmalayan bir iktidarın ve destekçilerinin siyasi meşruiyetleri bitmiş demektir, bu duruma rağmen iktidardan gitmeme, Anayasaya rağmen ülkeyi yönetme isteği ve iradesi bir darbe girişimidir ve bu iradenin sahiplerine cunta denmesinin yadırganmaması  lâzımdır.

Darbelere, her türlü darbeye yaşamım boyunca karşı çıktım ama bu pozisyonumu benim için anlamlı kılan mantık darbelerin demokrasiyi yıkması, seçilmiş birilerin görevden tankla, topla, uçakla indirilmesi değildir, benim dikkatim darbelerin hukuk devletini, temel hak ve özgürlükler evrensel çizgisini yok etmesine odaklıdır.

12 Eylül 1980 darbesi hem seçilmişleri görevden almış, hapse atmış hem de ağır aksak çalışan hukuk devletini ayaklar altına almıştır, aynı keyfiyet tüm darbeler için geçerlidir.

Bugünkü AKP ve Saray iktidarı da hukuk devletini, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmış bulunmaktadır, bu açıdan benim için 12 Eylül ve AKP’nin yarattığı mevcut durum özünde birbirlerinden çok da farklı değildir, temel hak ve özgürlüklerin, hukuk devletinin tankla, tüfekle yıkılmamış olması yıkım gerçeğini değiştirmez.

AKP’liler bu darbe, cunta sözlerine neden kızıyorlar, anlamakta gerçekten zorlanıyorum, durum apaçık ortada.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Eser Karakaş
    Eser Karakaş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı