MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

“Big Survivor”: Bir Demirel biyografisi ve Tanıl Bora anlatıcılığı üzerine

Ana SayfaSi̇yaset“Big Survivor”: Bir Demirel biyografisi ve Tanıl Bora anlatıcılığı üzerine
“Big Survivor”: Bir Demirel biyografisi ve Tanıl Bora anlatıcılığı üzerine
14 Kasım, 2024, Perşembe 07:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç

Süleyman Demirel 90 yılı aşkın ömrünü hemen çoğumuzun gözünün önünde yaşadı; doğruları, yanlışları, hataları, hizmetleriyle bazı kesimleri mutlu etti, bazı kesimleri üzdü, bazılarında nefret doğurdu, bazılarını kendine hayran bıraktı. Böylesi bir şahsiyeti yazmak da anlatmak da objektif sahada kalarak analiz etmek de tabiatıyla kolay bir iş değil. Tanıl Bora, böylesi zor bir işe soyunmuş, büyük oranda bu işin altından kalkabildiğini söylemek bir hakkın teslimi olacak.

Bugünlerde elimde ilgi çekici bir kitap var; biyografi ile tarihi roman arasında, biraz dokümanter ve belgesel biraz da akademik üslupla yazılmış, Tanıl Bora’nın “ustalık eseri” diyebileceğimiz iyi bir çalışma: Demirel[1]

Kendi ifadesiyle “altı kere giden, yedi kere gelen” bir siyasetçi Süleyman Demirel. Türkiye’nin 1950’lerinden 2000’li yıllarına kadar hemen tüm süreçlerinin bir şekilde içinde olmuş, 91 senelik ömrünü dolu dolu yaşamış bir devlet adamı. Aslında sadece sıradan bir devlet adamı değil Demirel, aynı zamanda yine kendi ifadesiyle “devlet fikrinin” adamı ve bir yandan da “devletin adamı”. Şüphesiz bu üç kavram arasında büyük farklılıklar, nüanslar, imalar, ithamlar, ikazlar, isnatlar var.

Tanıl Bora’nın ustalık eserinde geniş geniş ortaya konulduğu gibi, Demirel aslında bu üç kavramın hepsini birden temsil ediyor yarım asırdan uzun siyasi kariyerinde. Zaman zaman biri diğerlerini perdeliyor onun hayatında, bazen ikisi birden Demirel’i siyaset sahnesinde parlatıyor, bazen de üçü birden oluveriyor bu usta politikacı.

***

Bu yazıyı aslında Demirel’i anlatmak için kaleme almadım. Süleyman Demirel 90 yılı aşkın ömrünü hemen çoğumuzun gözünün önünde yaşadı; doğruları, yanlışları, hataları, hizmetleriyle bazı kesimleri mutlu etti, bazı kesimleri üzdü, bazılarında nefret doğurdu, bazılarını kendine hayran bıraktı. Böylesi bir şahsiyeti yazmak da anlatmak da objektif sahada kalarak analiz etmek de tabiatıyla kolay bir iş değil. Tanıl Bora, böylesi zor bir işe soyunmuş, büyük oranda bu işin altından kalkabildiğini söylemek bir hakkın teslimi olacak. Nihayetinde ortaya cidden çizgi dışı ve göz alıcı bir çalışma çıkmış.

Kitap zaten nitelikli okuyucu kitlesinde ciddi bir ilgiye mazhar oldu ve yazarın emeğinin karşılığını okuyucu verdi. Demirel’i de hemen herkes biliyor ve kendisine dair bir fikri var. Ancak ben bu yazıda daha farklı birkaç noktaya temas etmek istiyorum: Kitabın kaleme alındığı genel çerçeveye, yazım usulüne, dikkatimi çeken bazı ayrıntılara ve Tanıl Bora’nın biyograficiliğine, üslubuna, tarzına dar birkaç gözlemimi kayıt altına almak istiyorum bu vesileyle.

***

— Tanıl Bora, bilhassa son yıllarda yoğun şekilde sağ ideolojiler ve Türk siyasetinin milliyetçi ve muhafazakâr mahalleleri üzerine yazan, konuşan, tartışan, eleştiren, üreten, eser veren donanımlı ve dikkat çekici bir entelektüel. İçinden geldiği sol / sosyalist gelenekteki akranları ve ‘mahalledaş’larından önemli ölçüde farklılaşan bir anlama ve anlamlandırma çabası içinde Türk siyasetindeki sağ mahalleleri inceliyor yıllardır. Kendisini zaman zaman yakından takip eden bir okuyucusu olarak bu çabasını değerli buluyorum, farklı kesimlerin birbirini anlaması yolunda kıymetli bir emek ortaya koyduğunun altını çizmek istiyorum. Genç nesiller arasında da bu çabasına öykünen araştırmacıların ve entelektüel adaylarını bulunduğunu görmek ve izlemek mutluluk verici; bu gelişmede kendisinin yazıları ve eserleriyle önemli katkısı olduğunun da hakkını vermek gerekir.

Kaynakların kullanılması yönüyle birinci sınıf bir biyografi var karşımızda. Hatta denilebilir ki “bir siyasetçinin biyografisi nasıl yazılmalıdır?” sorusuna dair dersler ve atölyeler yapılırken, münhasıran bu metin üzerinde ayrı bir tetkik ve değerlendirme oturumu yapılmalı.

KAYNAKLARIN KULLANILMASI YÖNÜYLE BİRİNCİ SINIF BİR BİYOGRAFİ

— Kitapta en fazla dikkatimi çeken yön, oldukça derinlikli ve çok boyutlu bir araştırmanın ürünü olması. Demirel’in kendi sözleri, konuşmaları, mesajları, mektupları, polemikleri vb kendi ifadeleri ve birincil kaynakların yanında, çok sayıda akademik çalışmadan alıntıyla metni zenginleştirmiş yazar. Buna ilaveten kendi çalışma arkadaşları, yakınındaki danışmanları ve gazetecilerin yanında; siyaset, medya, iş dünyası, bürokrasi ve uluslararası politika sahnesindeki dostları, muarızları ve hasımlarının Demirel’e dair ayrıntılı tasvirleri ve değerlendirmeleri de gayet yerli yerinde kullanılarak kitabın objektiflik dengesi sağlam bir omurgaya oturtulmuş.

Kaynakların kullanılması yönüyle birinci sınıf bir biyografi var karşımızda. Hatta denilebilir ki “bir siyasetçinin biyografisi nasıl yazılmalıdır?” sorusuna dair dersler ve atölyeler yapılırken, münhasıran bu metin üzerinde ayrı bir tetkik ve değerlendirme oturumu yapılmalı.

— Kitaptaki dipnot kullanımı için ayrı bir bahis açma gereğini duydum, zira bazen okuyucuyu yoracak ve usandıracak kadar yoğun kullanılan dipnotlar metnin referans kitap olma niteliğini başka bir seviyeye çıkarıyor. Tanıl Bora bunu yaparken dengeyi iyi ayarlasa da bazı bölümlerde “dipnot fetişizmi” denilebilecek kadar yoğun ve titiz bir atıf yapma / kaynak gösterme ihtimamı dikkat çekiyor. Örneğin kitabın en uzun bölümü sayılabilecek ve Demirel’in siyasetteki yükselişinin anlatıldığı “İkbal” başlıklı 120 sayfalık üçüncü bölümde 539 dipnot kullanılmış. 40 sayfalık dördüncü bölümde 204 dipnot, 90 sayfalık beşinci bölümde 463 dipnot var. Metne yansıyan titizlik bu şekilde ilerleyip gidiyor ve oldukça zengin bir kaynakçadan yapılan dipnot seçimleri neredeyse hemen her cümleyi “sağlam kazığa bağlıyor.”

— Ancak bu denli yoğun dipnot ve kaynak kullanımı kitabı yavan ve sıkıcı bir akademik metne dönüştürmüyor. Yazarlar açısından ilginç ve zor bir denge bu, zira akademik kaynak kullanımıyla kişisel değerlendirme ve analiz kabiliyetinin birbirini perdelememesi tercih edilir metinlerde. Tanıl Bora, bu dengeyi gayet iyi tutturuyor ki bu yönüyle de takdiri hak ediyor. Kişisel –hatta zaman zaman bazı bahislerde yanlı ve subjektif- değerlendirmelerini serdetmekten katiyen kaçınmıyor ve bu müdahaleler o kadar yerli yerinde ve metni tamamlayıcı ki okuru ustalıkla yönlendirmeyi ve önemli bulduğu hususlar üzerinde düşündürebilmeyi ustalıkla başarıyor yazar.

— Kitaba dair yukarıdaki olumlu hususların yanında bazı eleştirilerimi de sıralamak isterim.

*Öncelikle metnin türünün ne olduğu net olarak anlaşılmıyor. Akademik bir metinle belgesel bir anlatı arasında, çoğu yerde tahkiyeci bir üslupla romana kayan bir havası var metnin. Bunu olumsuz bir unsur olarak kodlamıyorum, hatta okuyucu açısından zaman zaman eğlenceli ve takip edilmesi kolay bir metin ortaya çıkarıyor bu yazım. Yazarın anlatım üslubu ve konuyu ele alma tercihleri açısından da bu anlaşılabilir bir şey olabilir, ancak bu leziz metnin türü tam olarak belli değil, bunu not etmekte fayda var.

*Bora’nın yukarıda değindiğim üslup özellikleri ve anlatım tarzının da etkisiyle, zaman zaman üstten bakan ve istihza eden, hatta kimi yerlerde pejoratif sayılabilecek subjektif değerlendirmeleri de var ki Demirel’in sempatizanları ve sevenlerine antipatik gelebilecek ifadeler de barındırıyor bu yazım tarzı. Ancak metnin genelindeki seviye ve kaliteyi derinden etkilemediği için bu eleştirimi sınırlı tutuyorum.

*Bir diğer husus, Bora’nın içinden geldiği gelenekle Demirel’in temsil ettiği politik mahallenin ve “adamı” olmakla övündüğü devlet olgusunun çeşitli dönemlerde yaşadığı çatışmaların anlatıldığı bölümlerde yazarın objektifliğini kaybederek kendini doğrudan “mahalle savunusu”na girişmek zorunda hissetmesi. Bilhassa 1970’li yılların anlatıldığı bölümlerde sol/sosyalist hareketle Demirel’in karşı karşıya geldiği satırlarda bu savunu çabası göze çarpıyor. Yazar bunu kendi metinleri açısından olumsuz görmüyor olabilir, ancak okuyucu nezdinde bu tür bölümlerdeki anlatının mukayeseli okuma gerektirdiğini ve “süzgeçten geçirilme” ihtiyacı doğurduğunu da not etmek gerekir.

Her ne kadar böylesi önemli bir ismin biyografisini yazmak için –ilgili yıllara dair süreçler, sebep ve sonuçlar tümüyle ortaya çıkmadığı için- vaktin henüz erken olduğunu düşünsem de, fevkalade doyurucu ve ileri araştırmaları tahrik edici bir Demirel anlatısıyla okuyucunun karşısında çıkıyor Tanıl Bora.

TAHRİK EDİCİ BİR DEMİREL ANLATISI

[Yer darlığından dolayı detaylı örneklere yer vermeden genel hususlarla kitaba dair gözlemlerimi kaleme aldım, ancak bu son hususa dair somut bir misal için, kitabın 257. sayfasındaki 138 no’lu dipnot yeterince açıklayıcı bir örneklik sunuyor. 1970’lerdeki sol-sağ çatışmasında “ülkücü vijilantizm” olarak kodladığı süreç karşısında, sol/sosyalist kanadın tamamen kendini savunma saikiyle ve meşru müdafaa gibi masumane bir niyetle silaha sarılmak zorunda kaldıklarına dair anlatım, en hafif tabiriyle hüsnükuruntudan ve “mahalle savunusu” güdüsünden ibaret kalıyor. Bunu herhangi bir tarafı ve şiddeti aklama saikiyle yazıyor değilim, ancak kötü niyetli ve saldırgan şiddet kullanımının bir tarafa özgü olduğu ve diğer tarafın tamamen anti-faşist meşru müdafaa motivasyonuyla hareket ettiği anlatısı bu tür ciddi ve derinlikli bir metinde epeyce sakil kalıyor. Muhtemelen yazar da bunu fark ettiği için olacak, bu kadar önemli bir iddiada bulunan ama subjektif savunu içeren bir bölümü ana metin içinde değil de dipnotta bir iki cümleyle –tabiri caizse- geçiştiriyor.]

***

Netice itibariyle, Demirel’in şahsında sıradışı ve dikkat çekici bir siyasetçi portresi var karşımızda. Her ne kadar böylesi önemli bir ismin biyografisini yazmak için –ilgili yıllara dair süreçler, sebep ve sonuçlar tümüyle ortaya çıkmadığı için- vaktin henüz erken olduğunu düşünsem de, fevkalade doyurucu ve ileri araştırmaları tahrik edici bir Demirel anlatısıyla okuyucunun karşısında çıkıyor Tanıl Bora. Yukarıda değindiğim eleştirilerim bir yana, ders olarak okutulacak kadar önemli bir metin ortaya koymuş yazar. Kitabın tashih ve redaksiyonunda görev alan ekip arkadaşlarının da bu kadar uzun ve tafsilatlı bir metinde neredeyse hatasız bir iş ortaya koyduklarını belirtmek, benim için kitabın gizli emekçilerine ve yazarına bir teşekkür vesilesi.

--- 

[1] Tanıl Bora (2023), Demirel, İstanbul: İletişim Yayınları

 

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Mehmet Akif KoçDemirelTanıl Bora

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
Tunay Şendal
Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
Gülseren Aydın
Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
Ali Kılıç
Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
Hakan Şahin
Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
Buse Ayazma
Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
Mesut Balcan
Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı