MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Bergheim’ın cadıları arasında tarihin ilk sığınmacısı

ANA SAYFAGEZİBergheim’ın cadıları arasında tarihin ilk sığınmacısı
Bergheim’ın cadıları arasında tarihin ilk sığınmacısı

Bergheim’da insan rengârenk bir pastanın içinde yürüdüğünü hissediyor, bu tuhaf ama güzel his, köyün her sokağında, her evinin önünde, küçük meydanında, kilisesinde, hatta araba park alanında bile sizi terk etmiyor, sarıp sarmalıyor.

12 Mart, 2025, Çarşamba 06:55
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak
yazı içi reklam

Hikâye bu coğrafyaya yabancı değil. Bir kıza sevdalanmış, evlenmeye karar vermişler ama feodal lord “ilk gece hakkını” istemiş, bunlar da yaşadıkları köyden kaçmışlar.Bergheim’ın beyi de bu çifti kabul etmiş, kapıyı açmış, bağrına basmış. İşte bu heykeldeki adam, Bergheim’dan içeri girerken, koşarak kaçtığı köyündeki o lorda nanik yapıyor.

Strasbourg’dan Colmar’a gitmenin en güzel yolu, otobandan çıkıp köylerin ve bağların arasından geze geze inmektir.

Bu güzergâhtaki masalsı köyler, adeta insanı efsunlama yarışında birbirleriyle alışılmadık bir rekabet içinde gibidir.

Zaman dursa da insan ömrünün büyücek bir kısmını burada geçirse, bir yere yetişme derdi olmadan, dönmeyi aklından geçirmeden, şu köylerin her birinin tadını sonuna kadar çıkarmak için haftalarını, aylarını, yıllarını harcasa…

Hiç bana “bu nasıl cümle, zamanın durduğu yerde insan yıllarını nasıl harcayabilir?” demeyin, masallarda böyle şeyler bal gibi olur.

Ve bu köylerin her biri, adeta bir masal kitabından fırlamışçasına duruyorlar.

Daha önce Obernai ile Riquewihr’e gitmiştim, bu sefer Bergheim’la Doktor Albert Svhwitezer’in köyü Kaysersberg vardı hedefimde.

Münster de çok güzelmiş, ama bu köylerin hepsini bir seferde görmek maalesef mümkün değil.

Öncesinde, Ribeauville’e gittim.

Benim geldiğim ocak sonu buraların mevsimi değil, o yüzden birçok yer kapalıydı, metruk, adeta ıssız köyler gezdim.

Kiminde bir insan bile yoktu, oteller kapalıydı, buraların alametifarikası olan şarap evleri bile kapalıydı, ne bir bistroda ne bir restoranda bir şeyler yiyebildim.

Ribeauville’de, iyi bir otelin restoran kısmında öğle yemeği yedim.

Sokaklarında dolaştım.

Bu köylerde ille bir yeri görmek gerekmiyor, müzeler zayıf büyük hazineler vadetmediğini baştan söylüyor, belki bu gördüğümüz manzara parçalarının tek tek büyük bir anlamı olmayabilir de, ama o bütünlük içinde insanı çarpıyor, her gelene dünyanın en güzel yerlerinden birinde olduğunu hissettiriyor.

Ribeauville’den bu duygularla çıktım, sonsuz bağların arasından salına salına Bergheim’a geldim.

Bergheim, bütün bu köyler içinde farklı bir özelliğe de sahip.

Girişte, tabii otobandan değil köy yolundan girdiğinizi varsayıyorum, surların içinden geçmeden önce sizi bir duvar resmi karşılıyor.

Nanik yapan bir adam var, diğer eliyle de poposunu tutmuş koşuyor.

Meğer bu adam, tarihin kayıtlara geçen ilk sığınmacısı olarak biliniyormuş.

Hikâye bu coğrafyaya yabancı değil.

Bergheim’ın bir diğer şöhreti de cadı avının merkezlerinden biri olması. Bu bölgede cadı diye çok kadın yakılmış. Hatta cadıların toplu olarak yakıldığı yerler var.“Cadılık” başlı başına ilgilenilmesi gereken ama benim hiç bilmediğim bir alan.

CADI AVININ MERKEZLERİNDEN BİRİ

Bir kıza sevdalanmış, evlenmeye karar vermişler ama feodal lord “ilk gece hakkını” istemiş, bunlar da yaşadıkları köyden kaçmışlar.

İyi de, nereye gideceksin?

Bergheim’a gelip sığınmak istediklerini söylemişler.

Bergheim’ın beyi de bu çifti kabul etmiş, kapıyı açmış, bağrına basmış.

Bölgenin en büyük lorduna meydan okuma pahasına bu sevdalıları Bergheim’a alan beyin adı kalmamış -kalmışsa da ben bilmiyorum- ama hikâye duvardaki bu resimle destanlaşır ölümsüzleşmiş.

İşte bu heykeldeki adam, Bergheim’dan içeri girerken, koşarak kaçtığı köyündeki o lorda nanik yapıyor.

Bergheim’ın bir diğer şöhreti de cadı avının merkezlerinden biri olması.

Bu bölgede cadı diye çok kadın yakılmış.

Hatta cadıların toplu olarak yakıldığı yerler var.

“Cadılık” başlı başına ilgilenilmesi gereken ama ne yazık ki benim hiç bilmediğim bir alan.

Cadıların yakılmasının çok önemli ekonomik ve sosyolojik temelleri olması gerekir, deyip daha uzatmayayım, zira benim en azından şimdilik konuşabileceğim bir konu değil bu. 

Bergheim’a en son çivinin 1400’lerde çakıldığı tahmin ediliyor.

Köyü şöyle bir dolaşmak bu bilginin doğruluğunu teyit etmek için yeterli.

Bergheim’da insan rengârenk bir pastanın içinde yürüdüğünü hissediyor, bu tuhaf ama güzel his, köyün her sokağında, her evinin önünde, küçük meydanında, kilisesinde, hatta araba park alanında bile sizi terk etmiyor, sarıp sarmalıyor.

Köyün diğer ucunda 1300’lerden kalma büyük bir kilise var, içindeki orgun dört asırlık olduğunu okudum.

Kilise arada elden geçmişse de “Ortaçağ haşmetinden” hiçbir şey kaybetmemiş.

Nanik yapan adamın Bergheim’a kabul edildiği günlerde belki de birkaç cadı yakılıyordu.

Kimbilir, belki o da bu “insanlık yangınını” izleyenler arasındaydı.​

  • Damalı milliyetçilik Damalı milliyetçilik
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
BergheimCadılıkStrasbourgColmarCadı Avı

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Bilgehan Uçak
Bilgehan Uçak

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Ali Kılıç
Ali Kılıç Kadın, yaşam, özgürlük: Mahsa’nın yankısı
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Ergenlikte mantık nereye gider?  
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk Terörist İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi?
Murat Paker
Murat Paker CHP üzerinden narsisizm, haset ve politik liderlik
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Biz ne yaşıyoruz, biz ne yapıyoruz?
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Gösteri toplumu: Yaşamı geri alabilir miyiz?
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
Murat Aksoy
Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
Hasan Çetin
Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
Sema Erder
Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
Eser Karakaş
Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı