Ünlü sosyolog Simmel’in deyişiyle kent insanı zorunlu bir şekilde kalabalıklar içinde yalnızdır. Peki, bu yalnızlık halinin bir çözümü var mıdır? “Meçhul Dost” sosyal psikologlar tarafından kentteki insanların sanıldığı gibi yalnız olmadıkları düşüncesinden yola çıkarak olgunlaştırılmış bir metafordur. Kavramın mucidi olan Milgram, kentlerde sık gördüğümüz ancak yakın ilişkide bulunmadığımız ekmekçi, çiçekçi, anahtarcı gibi meslek gruplarına atıfla bu metaforu şekillendirmiştir. Evimizden çıktığımız andan itibaren sayısız insanla karşılaşırız. Bu karşılaşmalar bazen soğuk bir selam, bazen de küçük bir tebessümle geçiştirilir. Hatta bazı durumlarda insanlara yokmuş gibi davranır, yola devam ederiz. Birçoğumuz belki de etkileşim kurmadan günlük rutinimizi aynı döngüde devam ettiririz. İlişki kurmanın zorluğu ya da sorumluluğu bu etkileşimi yok sayar. Bu kaçış küçük ölçekli yerlerde elbette ki mümkün değildir. Yüz yüze ilişkilerin doğasına alışkın insanlar için, evin önünden geçenlerin giyiminden konuştuğu dile, mahalleye kimin ne amaçla geldiğine kadar bütün sorular değerlidir. Bu tavır güvenlik, merak gibi türlü gerekçelerle açıklanabilir. Kent insanının psikolojik tavrı ise uyarıcıların sayısı ölçüsünde değişkenlik göstermektedir. Küçük yer insanı gibi her gelene bakmak ya da her gideni uğurlamak mümkün değildir. Ünlü sosyolog Simmel’in deyişiyle kent insanı zorunlu bir şekilde kalabalıklar içinde yalnızdır. Peki, bu yalnızlık halinin bir çözümü var mıdır? “Meçhul Dost” sosyal psikologlar tarafından kentteki insanların sanıldığı gibi yalnız olmadıkları düşüncesinden yola çıkarak olgunlaştırılmış bir metafordur. Kavramın mucidi olan Milgram, kentlerde sık gördüğümüz ancak yakın ilişkide bulunmadığımız ekmekçi, çiçekçi, anahtarcı gibi meslek gruplarına atıfla bu metaforu şekillendirmiştir. Milgram’a göre bahsi geçen meslek gruplarının varlığı sayesinde bizler için kent yaşamı karmaşık olmaktan çıkar. İnsanlar meçhul dostlarıyla konuşmasalar da tanıdıkları kişilerle birlikte olmanın yarattığı benzerlik duygusuyla, kendilerini güvende hissederler.Her gün aynı simitçiden alınan simitler, aynı gişe memuruna kestirilen biletler, aynı üç harfli marketlerden yapılan alışverişlerde, gerimizde bizi tanıyan birilerini bırakırız. Bilmediğimiz ama tanıdığımız insanlar bizler için meçhul de olsa dosttur. Bu dostun varlığı bizim günlüğümüze de işlemiştir. Öyle ki her gün ekmek aldığımız amcanın yokluğunda “ne oldu acaba” sorusu istemsizce dilimizden düşer. Çünkü Milgram’a göre bu ilişki her iki taraf için de güven temellidir. Bireyler birbirini tamamlar, birbirlerinin teminatıdır. Ekmek satan amca için müdavimini bilmek önemlidir. Dostluğun diğer tarafında bulunan için de evden çıkınca tanıdık bir yüz görmek veya iyi ekmek nerede satılır bilgisine sahip olmak meçhul dostluk inşa etmenin avantajları arasındadır.
Bindiğiniz arabanın modelinden çocuğunuzla nasıl ilgilendiğinize dair türlü gözlemler meçhul dostların hafıza defterine kayıtlıdır. Meçhul dost kendi algılarını oluşturduktan sonra bir gün bir yerde sizi bulur ve sizinle sohbet etmekten çekinmez.
Yorum Yazın